Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
O, bize başlamak için sinyal verdi.
- He gave us the signal to begin.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
- Birth is, in a manner, the beginning of death.
Bütün başlangıçlar zordur.
- All beginnings are difficult.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
- The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Bütün başlangıçlar zordur.
- All beginnings are difficult.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
- I was beginning to lose my cool.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
O, başlangıçta bir şeyi ne kadar severse sevsin bir süre sonra ondan sıkılacaktır.
- He soon grows tired of a thing regardless of how much he liked it to begin with.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
- Next month it'll be five years since he began playing the violin.
Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
- We were about to start, when it began to rain.
Öncelikle, bu bir yalan.
- To begin with, this is a lie.
Onun tezi bir anlam ifade etmiyor. Öncelikle onun teması belirsiz.
- His thesis doesn't make sense. To begin with, its theme is obscure.
Önümüzdeki hafta başlayarak yeni bir ders kitabı kullanacağız.
- Beginning next week, we'll be using a new textbook.
Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
- The French and Indian War had begun.
Birisi kapıyı çaldığında, o tam kitabı okumaya başlamıştı.
- She'd just begun to read the book when someone knocked on the door.
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- In the beginning God created the heaven and the earth.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
- When we went to the hall, the concert had already begun.
Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
- The French and Indian War had begun.
Chopin'in piyanoda oturur ve çalmaya başlar.
- Chopin sits at the piano and begins to play.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
- At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
- It was then the beginning of spring.
Kaynaklar tükenmeye başlıyor.
- The supplies are beginning to give out.
Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
- Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
- In love, there are only beginnings.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- In the beginning God created the heavens and the earth.
In the beginning God created the heavens and the earth.
- In the beginning God created Heaven and Earth.
He is beginning to read a new book.
The house you want is down at the beginning of the street.
... pay for my food and pay for an apartment. I can't begin to pay back my student loans.†...
... Let's begin with tonal enhancement. ...