beeinträchtigt

listen to the pronunciation of beeinträchtigt
ألمانية - التركية
etkilenmiş
الإنجليزية - التركية

تعريف beeinträchtigt في الإنجليزية التركية القاموس.

prejudiced
{s} önyargılı

Bu insanlar önyargılı. - These people are prejudiced.

Kadın sürücülere karşı önyargılıydı. - He was prejudiced against women drivers.

blighted
yanık
flawed
çatlamış
prejudiced
yanlı
blighted
{f} çürü
flawed
{f} çatla
impaired
{f} boz

Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu. - Sami's vision was severely impaired.

marred
{f} boz
affects
etkiler

Sigara içmek sağlığını etkiler. - Smoking affects your health.

İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler. - The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.

flawed
kusurlu

Önerilen kanun önemli ölçüde kusurlu. - The proposed law is significantly flawed.

Önerilen kanun esasen kusurludur. - The proposed law is fundamentally flawed.

impaired
bozulan
marred
bozulmuş
flawed
{s} kusurlu; defolu
flawed
çatlak
prejudiced
{s} etki altında kalmış
prejudiced
{s} peşin hükümlü
prejudiced
{s} taraflı
prejudiced
etkile