Sen önyargılısın, değil mi?
- You're prejudiced, aren't you?
Sanırım Tom önyargılı.
- I think Tom is prejudiced.
Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
- Sami's vision was severely impaired.
İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.
- The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
Hayal yaşamlarımızın her kısmını etkiler.
- Imagination affects every part of our lives.
Önerilen kanun önemli ölçüde kusurlu.
- The proposed law is significantly flawed.
Tasarı kendisi kusurlu.
- The design itself is flawed.