ayakta%c5%9f

listen to the pronunciation of ayakta%c5%9f
التركية - التركية

تعريف ayakta%c5%9f في التركية التركية القاموس.

ayakta
Ayağa kalkmış durumda
ayakta
Ayağa kalkmış durumda: "Kahvelerimizi ayakta içtik."- A. Gündüz
ayakta
Telaşlı, heyecanlı bir biçimde
التركية - الإنجليزية

تعريف ayakta%c5%9f في التركية الإنجليزية القاموس.

ayakta
standing

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

The girl standing over there is Mary. - Orada ayakta duran kız Mary'dir.

ayakta durmak
stand

The train was so crowded that I had to keep standing all the way. - Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

Black people had to sit in the back of the bus, or stand if the back was full. - Siyah insanlar otobüsün arkasında oturmak ya da doluysa ayakta durmak zorunda kaldılar.

ayakta kalmak
keep up
ayakta durma
standing

There is no sense in standing when there are seats available. - Koltuklar müsaitken ayakta durmanın anlamı yok.

It was all I could do to keep standing. - Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

ayakta durmak
to stand

The train was so crowded that I had to stand up the whole trip. - Tren o kadar kalabalıktı ki yolculuk boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

She had to stand in the train. - O, trende ayakta durmak zorundaydı.

ayakta yapılan
standing
ayakta izlenen konser
prom
ayakta alkışlanmak
Receive a standing ovation

After her glamorous performance , she received a standing ovation.

ayakta kalma
survival
ayakta
up
ayakta
standing, on foot
ayakta
on one's legs
ayakta
1. standing, on one's feet. 2. excited, aroused. 3. med. ambulatory
ayakta alkış yağmuruna tutma
standing ovation
ayakta alkışlama
standing ovation
ayakta duracak hali kalmamak
to feel fatigued
ayakta duracak hali kalmamış
ready to drop
ayakta duracak hali kalmamış
fit to drop
ayakta duramama
grogginess
ayakta duramama
astasia
ayakta duramayan
groggy
ayakta durmak
to stand, remain standing
ayakta izlenen konser
promenade concert
ayakta kalan kimse
standee
ayakta kalmak
1. to be left without a seat. 2. to remain standing; to have lasted
ayakta kalmak
to stand, to remain standing
ayakta olmak
to be on one's feet
ayakta oluşan çatlak
kibe
ayakta tedavi
outpatient treatment
ayakta tedavi
ambulatory treatment
ayakta tedavi edilen
ambulant
ayakta tedavi edilen
ambulatory
ayakta tedavi edilen hasta
outpatient
ayakta tedavi gören hastalar
ambulant patients
ayakta tedavi gören yaralı
walking wounded
ayakta tutmak
to keep (sb/sth) alive
ayakta uyuma
oscitation
ayakta uyuma
drowsiness
ayakta uyumak
drowse
ayakta uyuyan
drowsy
ayakta uyuyan kimse
sleepyhead
ayakta yapılan
stand up
perde (ayakta)
web
dimdik ayakta durmak
not to have been destroyed, to survive intact
dimdik ayakta durmak
not to collapse
dimdik ayakta durmak
draw oneself up
geç vakte kadar ayakta kalmak
be up late
sinirleri altüst/ayakta olmak
to be very upset, angry, or irritated