Tom'un tavır sorunu var.
- Tom has an attitude problem.
Herkes yasadışı yabancılar karşı düşmanca bir tavır aldı.
- Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Tom Mary'nin tutumunu sevmiyor.
- Tom doesn't like Mary's attitude.
Onun terbiyesiz davranışlarına dayanamıyorum artık.
- I can't stand that nasty attitude of his any longer.
Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
- Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
Böyle tutumlar toplumumuzda hoşgörülemez.
- Such attitudes cannot be tolerated in our society.
Toplumsal tutumlar genellikle nesilleri değişime götürür.
- Social attitudes oftentimes take generations to change.
The airliner had to land with a nose-up attitude after the incident.
Don't give me your attitude..
The ballet dancer walked with a graceful attitude, .
but had a lazy attitude to work.
... that the appropriate attitude of non specialists to specialists ...
... all that attitude. ...