adliyeci

listen to the pronunciation of adliyeci
التركية - الإنجليزية
specialist in judicial affairs
adliye
courthouse

The woman left and went to the courthouse, where she waited in line again. - Kadın ayrıldı ve tekrar kuyrukta beklediği adliyeye gitti.

Tom was gunned down just outside the courthouse. - Tom adliyenin tam önünde vurularak öldürüldü.

adliye
court house
adliye
justice
adliye
judiciary
adliye
judicature
adliye
the activities of the courts
adliye
court system
adliye
(administration of) justice
adliye
court of law
التركية - التركية
Adliye kuruluşunda meslek görevlisi
ADLİYE
(Osmanlı Dönemi) Mahkeme. Muhakeme işleriyle uğraşan daire. (Adliyede, adalet hakikatı ve müracaat eden herkesin hukukunu bilâ-tefrik muhafazaya, sırf hak namına çalışmak vazifesi hükmettiğine binaendir ki; İmam-ı Ali (RA), hilafeti zamanında bir yahudi ile beraber mahkemede oturup, muhakeme olmuşlar. Ş.)
adliye
(Osmanlı Dönemi) mahkeme; muhâkeme işleriyle. uğraşan dâire
adliye
Hukuk ve adalet işlerini gören devlet kuruluşları
adliye
Hukuk ve adalet işlerinin görüldüğü resmî yapı: "Onun telaşlı adımlarla binadan çıkıp karşıdaki adliyeye girdiğini gördüler."- R. Enis
adliye
Hukuk ve adalet işlerinin görüldüğü resmî yapı
adliyeci
المفضلات