Masada bol miktarda taze yumurta var.
 - There are plenty of fresh eggs on the table.
Trene yetişmek için bol miktarda zamanın var.
 - You have plenty of time to catch the train.
O, muhtemelen pek çok.
 - That's probably plenty.
Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
 - As a new father, I gave my first child plenty of books.
Bu yıl bol karımız vardı.
 - We have had plenty of snow this year.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
 - The troops had plenty of arms.