John, zil çalar çalmaz ayağa fırladı.
- John jumped to his feet the moment the bell rang.
Ben zilin çaldığını duydum.
- I heard the bell ring.
Yangın durumunda, çanı çal.
- In case of fire, ring the bell.
Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.
- The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.
O bir telefon görüşmesi bekliyor.
- He is waiting for a telephone call.
Tom'un acil bir telefon görüşmesi yapması gerekiyor.
- Tom needs to make an urgent telephone call.