John, zil çalar çalmaz ayağa fırladı.
- John jumped to his feet the moment the bell rang.
Ben zilin çaldığını duydum.
- I heard the bell ring.
Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.
- The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.
Kilise çanları çalıyor.
- The church bells are ringing.
O bir telefon görüşmesi bekliyor.
- He is waiting for a telephone call.
Lütfen bir telefon görüşmesi yapabilir miyim?
- Can I make a telephone call, please?