a handful of gleaned grain

listen to the pronunciation of a handful of gleaned grain
الإنجليزية - التركية

تعريف a handful of gleaned grain في الإنجليزية التركية القاموس.

single
{i} bekâr

Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar! - I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!

Tom ve Mary her ikisi de hâlâ bekar. - Tom and Mary are both still single.

single
tek

Gökyüzünde tek bir bulut yok. - There isn't a single cloud in the sky.

Benim tek bir düşmanım yok. - I don't have a single enemy.

single
münferit
single
sağlam
single
bir

Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı? - Did God really create the earth in a single day?

Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı. - She left without saying even a single word.

single
(bilet) yalnız gidiş
single
çift olmayan
a handful of
küçük miktar
single
{s} tek bir

Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın! - Get both a phone and internet access in a single package!

Benim tek bir düşmanım yok. - I don't have a single enemy.

single
gidiş bileti
single
yalnız gidi
single
yalın kat
single
iki tarafta yalnız birer rakip bulunan sağlam
single
evlenmemiş
single
{i} tek kişilik oda

Tek kişilik oda istiyor musunuz? - Do you want a single room?

Tek kişilik oda rezervasyonu yaptırmak istiyorum. - I'd like to reserve a single room.

single
çiçekleri yalın kat olan
single
{s} tek: She hasn't a single enemy. Onun tek bir düşmanı yok. I can't think of a single example. Tek bir örnek gelmiyor aklıma
single
(sıfat) tek, bir, tek bir, bekar, tek kişilik, yalnız, biricik, bir kerelik
single
{s} tek kişilik

Tek kişilik bir oda ister misin? - Would you like a single room?

Tek kişilik bir oda istiyorum. - I want a single room.

الإنجليزية - الإنجليزية
single
a handful of gleaned grain

    الواصلة

    a hand·ful of gleaned grain

    التركية النطق

    ı händfûl ıv glind greyn

    النطق

    /ə ˈhandˌfo͝ol əv ˈglēnd ˈgrān/ /ə ˈhændˌfʊl əv ˈɡliːnd ˈɡreɪn/
المفضلات