تعريف a-beginning في الإنجليزية التركية القاموس.
- beginning
- başlangıç
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Bütün başlangıçlar zordur.
- All beginnings are difficult.
- beginning
- {i} baş
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
- Birth is, in a manner, the beginning of death.
- principle
- {i} ana
Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
- The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
- Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
- fresh beginning
- Yeni başlangıç
- beginning
- başlangıç noktası
- beginning
- neşet
- beginning
- başlayarak
Önümüzdeki hafta başlayarak yeni bir ders kitabı kullanacağız.
- Beginning next week, we'll be using a new textbook.
- beginning
- milad
- beginning color
- (Bilgisayar) başlangıç rengi
- beginning date
- (Bilgisayar) başlangıç tarihi
- from beginning to end
- başından sonuna kadar
- in the beginning
- ilk ağızda
- in the beginning
- önceleri
- beginning
- {f} başla
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- In the beginning God created the heaven and the earth.
Bütün başlangıçlar zordur.
- All beginnings are difficult.
- beginning
- başlangıç çekidi
- beginning
- köken
- exordium
- başlangıç
- exordium
- önsöz
- from beginning to end
- baştan sona
- principle
- ilke
O, ilkelerine bağlıdır.
- He sticks to his principles.
Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.
- Hope, not fear, is the creative principle in human affairs.
- principle
- dürüstlük
- principle
- ç.ahlak
- principle
- ana kaynak
- a bad beginning makes a bad ending
- kötü başlayanın sonu da iyi olmaz
- a bad beginning makes a bad ending
- kötü bir başlangıç kötü bir sona sebeptir
- a bad beginning makes a bad ending
- kötü bir başlangıç kötü bir şekilde sonuçlanır
- at the beginning
- başında
- at the beginning of
- başlangıcı olarak
- beginning to
- başlıyor
- beginning with
- ile başlayan
- embryonic, in the beginning stages
- embriyonik, başlangıç aşamalarında
- first step towards a new beginning
- yeni bir başlangıca atılan ilk adım
- from the very beginning
- baştan
- new beginning
- yeni bir başlangıç
- step towards a new beginning
- yeni bir başlangıca atılan adım
- beginning
- menşe
- beginning
- mebde
- beginning
- {s} ilk
İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
- At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
- It was then the beginning of spring.
- beginning
- {i} kaynak, baş, esas
- beginning
- {i} kaynak
Kaynaklar tükenmeye başlıyor.
- The supplies are beginning to give out.
- beginning direction
- başlangıç istikameti
- beginning of case
- (Kanun) davanın bidayeti
- beginning of cycle
- (Nükleer Bilimler) çevrim başı
- beginning of field
- (Bilgisayar) alan başı
- beginning of interest
- (Kanun) faizin başlangıcı
- beginning of life
- (Telekom) yolun başı
- beginning of period
- (Ticaret) dönem başı
- beginning of season
- sezon başı
- beginning of stress
- (Havacılık) gelirim başlama anı
- beginning/ending anchor
- başlangıç / bitiş (saptama) noktası
- exordium
- {i} giriş
- exordium
- mukaddeme
- exordium
- nutuk veya yazının giriş kısmı
- from beginning to end
- baştan sona kadar
- principle
- (Askeri) İLKE, PRENSİP: Bazı durum ve münasebetlerin aslında mevcut olan gerçek veya temel kanun. Davranışa hakim olan yerleşmiş bir harekat kuralı
- principle
- (İnşaat) esas, prensip, ilke
- principle
- principledprensip sahibi olan
- principle
- refuse on principle prensibine uygun olmadığından reddetmek
- stereotyped beginning or ending
- (Askeri) ALIŞILMIŞ BAŞLANGIÇ VE BİTİM, MUTAT BAŞLANGIÇ VE BİTİM: Bir haberin başlangıç ve bitiminde bulunan kod klişesi