He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator.
 - Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.
Tom took out his cell phone so that he could take a selfie.
 - Tom bir özçekim çekebilmek için cep telefonunu çıkardı.
I lost all my self-confidence.
 - Tüm özgüvenimi kaybettim.
The essence of liberty is mathematics.
 - Hürriyetin özü matematiktir.
Loving is the essence of life.
 - Sevmek yaşamın özüdür.
He owns a private jet.
 - O özel bir jet sahibi.
He doesn't have a mind of his own.
 - Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
Tom spoke to Mary in private about the matter.
 - Tom konu hakkında Mary ile özel görüştü.
May I talk with you in private about the matter?
 - Konu hakkında seninle özel olarak konuşabilir miyim?
I apologized to the whole team.
 - Bütün takım için özür diledim.
He covered the whole continent in his private jet.
 - O, özel jetiyle tüm kıtayı katetti.
That car doesn't boost my self-confidence.
 - O araba benim özgüvenimi artırmaz.
Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
 - Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
 - Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
He doesn't have a mind of his own.
 - Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
Do you have anything special in mind?
 - Aklınızda özel bir şey var mı?
Individual freedom is the soul of democracy.
 - Bireysel özgürlük, demokrasinin ruhudur.
If I borrow the money, I feel like I'll lose my autonomy.
 - Ödünç para alırsam özerkliğimi kaybedeceğim gibi hissediyorum.
In his autobiography, he repeatedly refers to his unhappy school days.
 - Öz yaşam öyküsünde, defalarca mutsuz okul günlerinden bahsediyor.
A free press is essential for democracy.
 - Özgür bir basın demokrasi için gereklidir.
I feel amazing thanks to Tom's special orange juice.
 - Tom'un özel portakal suyu sayesinde harika hissediyorum.
This country is founded upon the principles of freedom, equality and fraternity.
 - Bu ülke, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri üzerine kurulmuş.
A good biography is interesting and instructive.
 - İyi bir özgeçmiş, ilgi çekici ve öğreticidir.
Those green suits are special suits for reducing the risk of biological contamination.
 - Bu yeşil takım elbiseler, biyolojik kirlenme riskini azaltmak için özel takım elbiselerdir.
I have a free spirit.
 - Özgür ruhlu birisiyim.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Add the vanilla extract.
 - Vanilya özütünü ekleyin.
In reality, the explanation is a bit more complicated than this, but you get the gist.
 - Açıklama gerçekte bundan biraz daha karmaşık, ama sen özü anladın.
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
 - Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
 - Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
Do you like sports? Yes, I especially like baseball.
 - Spordan hoşlanır mısın? Evet, özellikle beyzboldan hoşlanırım.
I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
 - Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
Full religious freedom is assured to all people.
 - Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
Tom's summaries are always full of misprints.
 - Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.
Germany is a free country.
 - Almanya özgür bir ülkedir.
Interest in German is growing, particularly in China, India and Brazil.
 - Almanca'ya ilgi büyüyor, özellikle Çinde, Hindistan'da ve Brezilya'da.
Hindus don't eat meat, in particular beef, and they are mainly vegetarian in order to respect the animals' lives.
 - Hindular et, özellikle sığır eti yemezler, onlar hayvanların yaşamlarına saygı duymak için temel olarak vejetaryendirler,
Tom has a craving for chocolate ice cream.
 - Tom'un çikolatalı dondurmaya bir özlemi vardı.
Could you explain all the safety features to me once again?
 - Bana bir kez daha tüm güvenlik özelliklerini açıklayabilir misin?
If I had to sum up your attitude in one word, it would be arrogance.
 - Tutumunu tek kelimeyle özetleyecek olsaydım, bu küstahlık olurdu.
I'll summarize it all.
 - Onun hepsini özetleyeceğim.