We drink too little water.
- Biz çok az su içiyoruz.
We think too much and feel too little.
- Çok fazla düşünüyoruz ve çok az hissediyoruz.
I'm slightly worried about Tom.
- Tom hakkında çok az endişeliyim.
Tom sounded slightly jealous.
- Tom çok az kıskanç görünüyordu.
Tom seems to be barely paying attention.
- Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
We've been waiting for an hour and the line has barely moved.
- Bir saattir bekliyoruz ve sıra çok az ilerledi.
Too bad! Too few rich people donate to the orphanage.
- Çok kötü! Çok az sayıda zengin insan yetimhaneye bağış yapıyor.
Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
I have very few books in English.
- Çok az sayıda İngilizce kitabım var.
There are very few shops and the cinema is awful.
- Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.
Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
- Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
She wrote the book with very little effort.
- Çok az bir gayretle kitabı yazdı.