We think too much and feel too little.
- Çok fazla düşünüyoruz ve çok az hissediyoruz.
One enemy is too much, a hundred friends is too little.
- Bir düşman çok fazla, yüz arkadaş çok az.
I'm slightly worried about Tom.
- Tom hakkında çok az endişeliyim.
Tom sounded slightly jealous.
- Tom çok az kıskanç görünüyordu.
Tom seems to be barely paying attention.
- Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
Tom could barely speak French.
- Tom çok az Fransızca konuşabildi.
Too bad! Too few rich people donate to the orphanage.
- Çok kötü! Çok az sayıda zengin insan yetimhaneye bağış yapıyor.
Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
She has very few close friends.
- Çok az sayıda samimi arkadaşı var.
I have very few books in English.
- Çok az sayıda İngilizce kitabım var.
There's very little we can do now.
- Şu anda yapabileceğimiz çok az şey var.
His observation is sharp, but he says very little.
- Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.