A small company employs 50 people.
- Küçük bir şirket 50 kişi çalıştırmaktadır.
How many maids does that lady want to employ?
- Bu hanımefendi kaç hizmetçi çalıştırmak istiyor?
The lawn mower needs gas to operate.
- Çim biçme makinesini çalıştırmak için benzin gerekiyor.
This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
- Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
I need to jump start my car.
- Arabamı çalıştırmak için atlamam gerekiyor.
Press this button to start the machine.
- Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
Every recycled aluminium can saves enough energy to power a TV for three hours.
- Her geri dönüşümlü alüminyum bir TV'yi üç saat çalıştırmak için gerekli enerjiyi kazandırabilir.
No special training is needed to operate this machine.
- Bu makineyi çalıştırmak için özel bir eğitim gerekli değil.
I want to make you work harder.
- Seni daha çok çalıştırmak istiyorum.
She was determined to make everything work.
- O her şeyi çalıştırmak için kararlıydı.
I wanted to hire a coach.
- Ben bir koç çalıştırmak istiyorum.
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
While working, she had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
He had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
If only I had studied harder for the exam.
- Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım.
If she studied hard, she could pass the test.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
His eyes stopped functioning due to old age.
- Gözleri yaşlılık nedeniyle çalışmayı durdurdu.
The machine stopped functioning.
- Makine çalışmayı kesti.
I'll try to get in touch with Tom.
- Tom'la temas kurmaya çalışacağım.
I tried to get in touch with the police.
- Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.
We have to keep the machines working.
- Makineleri çalıştırmaya devam etmeliyiz.
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
He works in the laboratory.
- O labaratuarda çalışır.
Child as he was, he worked hard to help his mother.
- O,çocukken,annesine yardım etmek için sıkı çalıştı.
I worked for a full 24 hours without getting any sleep.
- Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
I'm studying the American drama.
- Amerikan dramasını çalışıyorum.
He attempted to swim across the river.
- Nehri yüzerek geçmeye çalıştı.
They're attempting to contact her.
- Onunla iletişim kurmaya çalışıyorlar.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
She had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
While working, he had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
Operating a dance club after midnight is illegal according to Japanese law.
- Gece yarısından sonra bir dans kulübü çalıştırmak Japon hukukuna göre yasal değildir.
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
They labored day after day.
- Onlar üst üste her gün çalıştılar.
No special training is needed to operate this machine.
- Bu makineyi çalıştırmak için özel bir eğitim gerekli değil.
Do you have a license to operate a motor boat?
- Motorlu bir tekneyi çalıştırmak için ehliyetin var mı?
The lawn mower needs gas to operate.
- Çim biçme makinesini çalıştırmak için benzin gerekiyor.
To begin with, the funds are not sufficient for running a grocery store.
- Öncelikle,devlet tahvilleri bir bakkal dükkânı çalıştırmak için yeterli değiller.
I've already wasted a couple of afternoons trying to get this car running.
- Bu arabayı çalıştırmaya çalışırken zaten birkaç öğleden sonrayı boşa harcadım.