], that is, of a certain man named claudio

listen to the pronunciation of ], that is, of a certain man named claudio
الإنجليزية - التركية

تعريف ], that is, of a certain man named claudio في الإنجليزية التركية القاموس.

one
bir

Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? - I'd like to stay one more night. Is that possible?

Birini tanıyorum da ötekini değil. - I know one of them but not the other.

one
{i} tek

Bir, üç ve beş tek sayılardır. - One, three, and five are odd numbers.

Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi. - I called his office again and again, but no one answered.

one
{i} biri

Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir. - The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.

Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir. - Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam. - There were two people in it, one of her girl students and a young man.

Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez. - One won’t hear much music in that pub.

one
{i} kimse

Onu hiç kimse anlamıyor. - No one understands that.

Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor. - No one wants to listen to my opinions.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Ben bir araba istiyorum, ama bir tane satın almak için hiç param yok. - I want a car, but I have no money to buy one.

Ofiste bir tane satın almak zorundasın. - You have to buy one at the office.

one
aynı

Bu kaybettiğim kamera ile aynı tip kamera. - This is the same type of camera as the one I lost.

Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum. - You are not the only one responsible for it, I am too.

one
her biri

Onların her biri o filmi izlemeye gitti. - Every one of them went to see that movie.

Her biri bin dolar ödedi. - Each person paid one thousand dollars.

one
one another birbirlerini
one
adam

Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam. - There were two people in it, one of her girl students and a young man.

O, dünyanın en büyük bilim adamlarından biri olarak kabul edilir. - He's considered to be one of the greatest scientists in the world.

one
kişi

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for a man, one giant leap for mankind.

Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak. - One more person will be joining us later.

one
one and sixpence eski
الإنجليزية - الإنجليزية
one