I tried to write down everything he said.
- Onun söylediği her şeyi yazmaya çalıştım.
I must write down his address before I forget it.
- Ben onu unutmadan önce onun adresini yazmak zorundayım.
It is an old manuscript.
- Bu eski bir el yazması.
Can you manage to complete the manuscript by Friday?
- Cumaya kadar el yazmasını tamamlayabilir misiniz?
Journalism is printing what someone else does not want printed. Everything else is public relations.
- Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
Have you finished writing your composition?
- Kompozisyonunu yazmayı bitirdin mi?
He is busy typing the reports.
- O, raporları yazmakla meşguldür.
Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
- Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
Her job was to type all the letters.
- Onun görevi bütün mektupları yazmaktı.
I went camping last summer.
- Geçen yaz kampa gittim.
I go to the country every summer.
- Her yaz köye giderim.
I'm going to ask him for an autograph. Do you have anything to write with?
- Onun bir imzasını isteyeceğim. Yazmak için bir şeyin var mı?
He never fails to write to his mother every week.
- O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
Mary wanted to write.
- Mary yazı yazmak istedi.
Don't write in library books.
- Kütüphane kitaplarına yazı yazmayın.
Photography is writing with light.
- Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.
I'm tired of writing.
- Yazı yazmaktan usandım.
The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
- Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
I wrote this letter in French.
- Bu mektubu Fransızca yazdım.
I wrote the wrong address on the envelope.
- Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
In the Middle Ages, anyone who'd oppose to the Holy Scriptures was murdered.
- Orta çağlarda, Kutsal Yazılara karşı çıkan herhangi biri öldürüldü.
Today I watched a play of a script written by a friend.
- Bugün senaryosu bir arkadaş tarafından yazılmış bir oyun izledim.
Getting down will take three hours.
- Yazmak üç saat sürecek.
How long did it take you to write the letter?
- Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
Every writer, in order to write clearly, must put himself in his reader's shoes.
- Her yazar açıkça yazmak için kendini okuyucunun yerine koymalı.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
She is engaged in writing letters.
- O, mektupları yazmakla meşguldü.
He never stopped writing.
- O, yazmaktan asla vazgeçmedi.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
Writing is easy. All you have to do is cross out the wrong words.
- Yazmak kolaydır. Yapmak zorunda olduğun tek şey yanlış kelimeleri silmektir.
He penned it down so as to not forget it.
- Onu unutmamak için yazdı.
He never fails to write to his mother every week.
- O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
Tom jotted down a message to Mary.
- Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
Ann has just finished writing her report.
- Ann raporunu yazmayı az önce bitirdi.
Let's see what fate has prescribed.
- Kaderde ne yazıyormuş görelim.
Tom feels a little better after taking the medicine that the doctor prescribed.
- Tom doktorun yazdığı ilacı aldıktan sonra biraz daha iyi hissetti.
Esperanto is written phonetically with an alphabet of 28 letters.
- Esperanto, 28 harfli alfabe ile fonetik olarak yazılır.
All answers must be written according to the instructions.
- Bütün cevaplar talimatlara göre yazılmalıdır.
Write down your date of birth here.
- Doğum tarihinizi buraya yazın.
Please write down your name.
- Lütfen adınızı yazın.
Please write with a pencil.
- Lütfen bir kurşun kalemle yaz.
Please write with a pen.
- Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
A newspaper printed a story about the operation.
- Bir gazete operasyon hakkında bir hikaye yazdı.
Tom printed out the page.
- Tom sayfayı dışarı yazdırdı.
It can be hard to find skilled employers in southeast of Turkey where the literacy rate is low.
Please use a pencil to write down your name.
- Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.
I must write down his address before I forget it.
- Ben onu unutmadan önce onun adresini yazmak zorundayım.
I like cold potato salad in the summertime.
- Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.
How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
- Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
Yuka types better than Alice.
- Yuka Alice'den daha iyi yazar.
You can type, can't you?
- Daktilo ile yazabilirsin, değil mi?
Tom has his notebook out and is ready to write.
- Tom'un dışarıda bir not defterine sahip ve yazmak için hazır.
I wanted to write myself a little note.
- Kendim küçük bir not yazmak istedim.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
Please use a pencil to write down your name.
- Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.
Don't use a pencil to write the exam.
- Sınav sırasında yazmak için bir kalem kullanmayın.