Zenginlik ve şöhret umurumda değil.
- I don't care for wealth and fame.
Onların büyük zenginliklerine rağmen, onlar mutlu değil.
- Despite their great wealth, they are not happy.
Roosevelt, 1858 yılında New York'ta varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
- Roosevelt was born to a wealthy family in New York City in 1858.
O varlıklı görünüyor fakat aslında değil.
- He looks wealthy, but actually he's not.
Ne kadar para istiyorsun?
- How much money do you want?
O aşırı para harcıyor.
- He's got money to burn.
Bana babamın servetinden küçük bir pay verildi.
- I was given a minor share of my father's wealth.
Servetin adil bir biçimde dağıldığı bir toplum hayal ediyorum.
- I dream of a society whose wealth is distributed fairly.
Babam vakit nakittir derdi.
- My father used to say that time is money.
Eski bir atasözü zamanın nakit olduğunu söylüyor.
- An old proverb says that time is money.
Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.
- Layla burned Fadil alive for his money.
Mary servete konduktan sonra bir alışveriş çılgınlığına devam etti.
- Mary went on a shopping spree after coming into some money.
O, mal varlığından memnun değil.
- He is none the happier for his wealth.
Papa's bankbook wasn't big enough.
She brings a wealth of knowledge to the project.
... as people urbanize, as people get educated, as wealth improves, people are making greater ...
... will be remembered far longer than any person of wealth or fortune. Einstein's reconceptualization ...