Gerçekten güzel bir tadı var.
 - This sure tastes good!
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
 - At last a good idea struck me.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
 - This is a good book, but that one is better.
Doktor olarak iyi değil.
 - He is no good as a doctor.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
 - We'll have a good crop if this good weather keeps up.
Onlar iyi konut alamadı.
 - They could not get good housing.
O çok iyi bir öğretmendir.
 - She is a very good teacher.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
 - I hear he is good at mahjong.
Bugün yaptığın hayır yarın unutulacaktır. Ancak hayır yap.
 - The good you do today will be forgotten tomorrow. However, do good.
Bugün kendini iyi hissetmiyorsan evde kalman gerekir.Hayır, hayır. Ben iyi olacağım 
 - If you're not feeling good today you should stay home No, no. I'll be fine.
Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
 - The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
 - Eating fish is good for your health.
Dükkân deri ürünler getirdi.
 - The shop carried leather goods.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
 - We'll have a good crop if this good weather keeps up.
Haydi, Spot. Yuvarlan. Aferin oğluma!
 - Come on, Spot. Roll over. That's a good boy!
Aferin böyle devam et, Bay Sakamato.
 - Keep up the good work, Mr. Sakamoto.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
 - I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Taze hava sağlıklı olmak için gereklidir.
 - Fresh air is necessary to good health.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
 - Tom should quit for the good of the agency.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
 - The individual does not exist for the good of the State.
O çok iyi bir öğretmendir.
 - She's a very good teacher.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
 - I haven't a very good dictionary.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
 - I made a good profit by selling my car.
Onlar dükkânda ithal mallar satıyorlar.
 - They sell imported goods at the shop.
İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
 - People had more money to spend on new goods.
Pekala, Tom'a veda öpücüğü vermeyecek misin?
 - Well, aren't you going to kiss Tom goodbye?
Tom bugün gerçekten iyi iş çıkardı.
 - Tom really did a good job today.
İyi bir iş başardın. Senin için şapkamı çıkarmak istiyorum.
 - You have done a good job. I'll take my hat off to you.
Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır.
 - It's good for your health to get up early in the morning.
Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
 - Smoking does much harm but no good.
O, konuşma sanatında yeteneklidir.
 - He has a good art of talking.
Sorun neredeyse çözüldü.
 - The problem is as good as settled.
Neden böyle iyi arkadaş olduklarını anlayamıyorum. Onların neredeyse hiç ortak yönleri yok.
 - I can't understand why they're such good friends. They have hardly anything in common.
Taze meyve, sağlığın için yararlıdır.
 - Fresh fruit is good for your health.
Taze meyve, sizin için iyidir.
 - Fresh fruit is good for you.
Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
 - The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
 - Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
 - A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
Kötülüğe karşı iyilik yap.
 - Render good for evil.
Uygun bir zamanda orada olmak isterim.
 - I would like to be there in good time.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
 - The house looked good; moreover, the price was right.
Tom ve Mary birbirlerine karşı iyiler.
 - Tom and Mary are good for each other.
Onlar çok çok iyiler.
 - They're very, very good.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
 - She makes a good living.
Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var.
 - Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.
O bir şarkıcı olarak başarılı olmuştu ve o çok popüler oldu.
 - He had made good as a singer and he became very popular.
Eğer başarılı olacaksan iyi bir başlangıç yapmalısın.
 - If you are to succeed, you must make a good start.
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
 - He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
 - He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Keyfim çok yerinde değil.
 - I'm not in a very good mood.
Bütün ailemin sağlığı yerinde.
 - My family are all in good health.
Tom bir iyilikseverdi.
 - Tom was a good Samaritan.
Ted saatleri tamir etmede iyidir.
 - Ted is good at fixing watches.
Ted saatleri tamir etmede iyidir.
 - Ted is good at repairing watches.
İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim.
 - I went to the theater quite early with a view to getting a good seat.
Tom'un köpeği oldukça iyi bir yüzücü.
 - Tom's dog is a pretty good swimmer.
Peki iyi haber nedir?
 - So what's the good news?
Bugün Pekin'de hava çok iyi.
 - The air is very good in Beijing today.
Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
 - Tom certainly made sure we all had a good time.
Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
 - Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
a good amount of seeds.
The bread is still good.
Good Friday.
The soup is good and hot.
The one thing that we can't do...is throw out the baby with the bathwater.... We know our process works pretty darn good and, uh, it’s really sparked this amazing phenomenon of this...high-quality website.
a good worker.
Walking is good for you.
The flashlight batteries are still good.
a good job.
The car was a good ten miles away.
all in good time.
Eat a good dinner so you will be ready for the big game tomorrow.
When we are happy, we are always good, but when we are good, we are not always happy.
I really don't feel well.
 - I really don't feel good.
He speaks English well.
 - He is a good speaker of English.
... But when it comes to freedom within the companies they run, they're stuck a good 50 years earlier, ...
... Computers are very good at infinite memory problems and ...