Classes have been suspended due to floods.
- Okullar sel nedeniyle tatil edildi.
He failed due to lack of effort.
- O, çaba eksikliği nedeniyle başarısız oldu.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
- Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
He was absent from school because he was sick.
- O, hasta olması nedeniyle okulda yoktu.
I was absent from school because of illness.
- Hastalık nedeniyle okulda yoktum.
Sami tried to help Layla through her psychiatric problems.
- Sami onun psikiyatrik sorunları nedeniyle Leyla'ya yardım etmeye çalıştı.
I missed a lot of work through illness, so I've a lot of catching up to do.
- Hastalık nedeniyle çalışmalarımda çok geri kaldım, yetişmek için çok çalışmam gerekiyor.
The fireworks show was suspended after 30 minutes due to the thunderstorm.
- Havai fişek gösterisi fırtına nedeniyle 30 dakika sonra askıya alındı.
Stores are closed in the afternoon because of the heat.
- Mağazalar sıcak nedeniyle öğleden sonra kapalıdırlar.
Our train stopped for five hours owing to the earthquake.
- Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.
He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
The meeting was canceled because of the rain.
- Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
I could not go to the party because of illness.
- Hastalık nedeniyle partiye gidemedim.
She quit school for health reasons.
- Sağlık sorunları nedeniyle okulu bıraktı.
He was sent to jail for murder.
- O, cinayet nedeniyle hapse gönderildi.
I had to have my brother help me with my homework due to illness.
- Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.
Tom came down with the flu.
- Tom grip nedeniyle hastalandı.
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
- İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
For one reason or another, their holiday in France wasn't as good as they expected it would be.
- Şu ya da bu nedenle, onların Fransa'daki tatili onların olmasını umdukları kadar iyi değildi.
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Why did you paint the bank red?
- Neden bankı kırmızıya boyadın?
Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Adultery was a ground for divorce.
- Zina bir boşanma nedeniydi.
Tom had no motive to kill Mary.
- Tom'un Mary'yi öldürmek için nedeni yoktu.
The motive for the murder is not yet known.
- Cinayetin nedeni henüz bilinmiyor.
Does depreciation of the yen give rise to inflation?
- Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
Thoughtless speech may give rise to great mischief.
- Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
- Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
- Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
Why do I have to do this? What's the point?
- Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne?
Love your enemies, for they point out your mistakes.
- Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
Why does it matter so much to you?
- Neden senin için bu kadar önemli?
Language is an important matter, so don't leave it to the linguists.
- Dil önemli bir konudur, bu nedenle dilbilimcilere bırakmayın.
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
- İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
It was very stuffy in that room with all the windows closed.
- Bütün pencerelerin kapalı olması nedeniyle o oda çok havasızdı.
Why don't we share a room?
- Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
Correlation doesn't equal causation.
- Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.
Correlation doesn't imply causation.
- Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.