Pul koleksiyonuna bir göz atmak istiyorum.
- I'd like to have a look at your stamp collection.
Lütfen ne zaman isterseniz içeri gelip sergimize bir göz atmak için tereddüt etmeyin.
- Please do feel free to come in and take a look at our exhibition anytime.
Bu Japon arabasına bak.
- Look at this Japanese car.
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
Çiçekler bakmak için çok güzeldi.
- The flowers were very beautiful to look at.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
- This song is so moving that it brings tears to my eyes.
Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
- By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
Tom'un gözlerinde terör bakışını gördüm.
- I saw the look of terror in Tom's eyes.
Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
- This song is so moving that it brings tears to my eyes.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Tom'un delikli bir kaşı var.
- Tom has a pierced eyebrow.
Onun gözü şişmişti ve burnu kanıyordu.
- His eye was swollen and his nose was bleeding.
Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.
- My eyesight is beginning to fail.
Benim görüşüm kötüleşiyor.
- My eyesight is getting worse.
Try to look at it from Tom's point of view.
- Try to look at it from Tom's point of view.
... IT'S BECAUSE I'M-- LOOK AT ME. ...
... look at a particular amusement site in North America, that ...