My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
It's a waste of time to stay longer.
- Daha uzun kalmak zaman kaybıdır.
You want to remain anonymous.
- Anonim kalmak istiyorsun.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
Tom doesn't want to be late.
- Tom geç kalmak istemiyor.
Tom said that he didn't mean to be late.
- Tom amacının geç kalmak olmadığını söyledi.
They said they only wanted to be left alone.
- Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
She just wants to be left alone.
- O sadece yalnız kalmak istiyor.
She just wants to be left alone.
- O sadece yalnız kalmak istiyor.
I just want to be left alone for a while.
- Sadece bir süre yalnız kalmak istiyorum.
I had to stay in bed for a while.
- Ben bir süre yatakta kalmak zorunda kaldım.
I have to stay in bed all day.
- Bütün gün yatakta kalmak zorundayım.
If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive.
- Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.
Tom understands what it takes to survive.
- Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.
It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire.
- Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.
If you don't want to stay alone, I can keep you company.
- Yalnız kalmak istemiyorsanız size eşlik edebilirim.
Tom probably wanted to just stay at home and go to sleep.
- Tom muhtemelen sadece evde kalmak ve uyumak istedi.
I want to stay home and sleep all day.
- Evde kalmak ve bütün gün uyumak istiyorum.
I chose to leave instead of staying behind.
- Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim.
You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?
- Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi?
I prefer to walk rather than stay here waiting for the bus.
- Otobüsü beklerken burada kalmaktansa yürümeyi tercih ederim.
Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
- Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
The train was so packed that I had to stand up during the whole trip.
- Tren o kadar doluydu ki tüm gezi boyunca ayakta kalmak zorunda kaldım.
Our company failed to survive against cutthroat competition.
- Firmamız kıyasıya rekabete karşı hayatta kalmakta başarısız oldu.
In the face of ruthless competition, our business failed to survive.
- Acımasız rekabet karşısında, bizim iş hayatta kalmakta başarısız oldu.
In which room would you like to stay?
- Hangi odada kalmak istersiniz?
I want to remain anonymous in this.
- Bu konuda anonim kalmak istiyorum.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
They had to stay at home all day.
- Bütün gün evde kalmak zorundaydılar.
Which would you rather do, go to a movie or stay at home?
- Hangisini tercih edersin, bir sinemaya gitmek ya da evde kalmak?
Tom doesn't want to be late.
- Tom geç kalmak istemiyor.
I was afraid I'd be late.
- Geç kalmaktan korktum.
I want to stay here longer.
- Burada daha uzun kalmak istiyorum.
The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
- Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
We will need this to survive.
- Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.
If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive.
- Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.
We don't want to be late.
- Geç kalmak istemeyiz.
Tom didn't mean to be so late.
- Tom'un niyeti o kadar geç kalmak değildi.
I don't want to be late today.
- Bugün geç kalmak istemiyorum.
Tom said that he didn't mean to be late.
- Tom amacının geç kalmak olmadığını söyledi.
Today I just feel like staying at home and doing nothing.
- Canım bügün evde kalmak ve bir şey yapmamak istiyor.
Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.
- Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
How many days will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
- Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
Tom can't go out drinking with the guys tonight. He has to stay home and take care of his mother.
- Tom bu gece adamlarla içmek için dışarı çıkamaz. O evde kalmak ve annesine bakmak zorunda.
I think I want to stay in the house.
- Sanırım evde kalmak istiyorum.
It's a shame to stay indoors on a day like this.
- Böyle bir günde evde kalmak bir utanç.
In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
- Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
- Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
He was right to keep silent.
- O sessiz kalmakta haklıydı.
Tom was right to keep silent.
- Tom sessiz kalmakta haklıydı.
Tom doesn't want to have to fight you.
- Tom seninle dövüşmek zorunda kalmak istemiyor.
You're just afraid you'll have to kiss Tom.
- Sen sadece Tom'u öpmek zorunda kalmaktan korkuyorsun.
I can't stay here forever.
- Sonsuza dek burada kalamam.
He stayed in New York for three weeks.
- O, üç hafta New York'ta kaldı.
I'm now staying at my uncle's.
- Şu an amcamın evinde kalıyorum.
My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.
Adaptation is the key to survival.
- Adaptasyon hayatta kalmak için anahtardır.
Food is essential for survival.
- Yiyecek hayatta kalmak için gereklidir.
The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
- Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
She had a choice of going or remaining.
- Onun gitme ya da kalma seçeneği vardı.