- تعريف ilgi في التركية الإنجليزية القاموس.
- attention You must give close attention to the merest details. -Sadece detaylara yakın ilgi göstermelisin. 
 My children share my attention. -Çocuklar benim ilgimi paylaşırlar. 
 
- interest It seems interesting to me. -O bana ilginç görünüyor. 
 I had an interesting conversation with my neighbor. -Komşumla ilginç bir sohbet yaptım. 
 
- relevance Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial. -İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir. 
 Relevance is a key element in communication. -İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur. 
 
- relevancy 
- concern This does not concern you at all. -Bu seni hiç ilgilendirmez. 
 The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. -Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır. 
 
- care Who will take care of the baby? -Bebekle kim ilgilenecek? 
 You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great. -Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın. 
 
- relevant I thought his opinion was relevant. -Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm. 
 They found out truth while examining a pile of relevant documents. -İlgili belgelerin yığınını incelerken gerçeği öğrendiler. 
 
- interesse 
- concerns Politics is the art of preventing people from getting involved in what concerns them. -Politika insanları onları ilgilendiren şeylere karışmalarını önleme sanatıdır. 
 It concerns the State. -Bu devleti ilgilendiriyor. 
 
- connecting link 
- countenance 
- thought I look forward to hearing your thoughts on this matter. -Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum. 
 I asked Tom what he thought of Mary. -Tom'a Mary ile ilgili ne düşündüğünü sordum. 
 
- relationship I'm not interested in a serious relationship. -Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum. 
 If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business. -İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür. 
 
- liking 
- relation If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business. -İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür. 
 Tom isn't interested in a relationship. -Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor. 
 
- attachment 
- reference I copied down several useful references on gardening. -Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım. 
 I apologize that I'm not able to give a better reference to this work. -Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim. 
 
- relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity 
- bearing 
- connexion 
- affinity 
- involvement Tom denied any involvement in the killing. -Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı. 
 
- solicitude 
- chem. affinity 
- curiosity 
- connection Two men have been arrested in connection with Tom's murder. -Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı. 
 I have no connection the matter. -Konuyla hiçbir ilgim yok. 
 
- respect With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company. -Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir. 
 With respect to these letters, I think the best thing is to burn them. -Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır. 
 
- relation, connection; relevance 
- regard I'd like to point out some problems regarding your suggestion. -Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum. 
 Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this. -Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın. 
 
- interest, concern 
- relativeness 
- sympathy 
- pertinence 
- bug 
- rapport 
- sympathies 
- tieup 
- relatedness 
- ilgi çekici
- interesting That job wasn't very interesting. However, the pay was good. -O iş, çok ilgi çekici değildi. Ancak, ücreti iyiydi. 
 The magazine you lent me is very interesting. -Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici. 
 
- ilgi çekme
- appeal 
- ilgi uyandıran
- compelling That's a very compelling story. -Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye. 
 
- ilgi cümleciği
- relative 
- ilgi zamiri
- relative 
- ilgi çekmek
- to attract attention Children often cry just to attract attention. -Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar. 
 
- ilgi grubu
- interest 
- ilgi adılı
-  (Dilbilim) pronoun
- ilgi adılı
-  (Dilbilim) relative pronoun
- ilgi alanları
- interests 
- ilgi alanı
- area of interests 
- ilgi alanı
- field of interest 
- ilgi alanı
- province 
- ilgi alanı
- area of interest 
- ilgi alanı bilgisi
- domain knowledge 
- ilgi cumlecikleri
-  (Dilbilim) relative clauses
- ilgi duymak
- take interest in 
- ilgi duymak
- interested 
- ilgi duymak
- to be interested 
- ilgi duymak
- be interested in 
- ilgi duymak
- be interested 
- ilgi duymayan
- uninterested 
- ilgi gerektiren
- demanding 
- ilgi görmek
- get attention 
- ilgi görmek
- attract attention 
- ilgi görmek
- draw interest 
- ilgi göstermek
- take an interest in 
- ilgi göstermek
- show interest 
- ilgi göstermemek
- be indifferent to 
- ilgi kurmak
-  (Bilgisayar) refer
- ilgi merkezi
- focal point 
- ilgi merkezi
- limelight 
- ilgi odağı
- focus of interest 
- ilgi odağı olmak
- be the centre of attraction 
- ilgi odağı olmak
- be spotlighted 
- ilgi odağı olmak
- be in the limelight 
- ilgi odağı olmak
- be the center of interest 
- ilgi toplamak
- arouse interest 
- ilgi uyandırma
- arouse interest 
- ilgi uyandırmak
- spark 
- ilgi uyandırmak
- entrance 
- ilgi çeken kimse
- draw 
- ilgi çeken olay
- draw 
- ilgi çekici
- challenging It's both challenging and exciting. -Bu hem ilgi çekici hem de heyecan verici. 
 It is challenging and I am learning a lot. -O ilgi çekici ve ben çok şey öğreniyorum. 
 
- ilgi çekici
- attracted He's attracted to Asian girls. -O Asyalı kızlar için ilgi çekici. 
 Tom seems attracted to Mary. -Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor. 
 
- ilgi çekici
- quicken the pulse 
- ilgi çekmek
- spotlight 
- ilgi çekmek
- attract one's attention 
- ilgi çekmek
- catch one’s attention 
- ilgi çekmek
- make a splash 
- ilgi çekmek
- attract attention Children often cry just to attract attention. -Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar. 
 
- ilgi çekmek
- arouse interest 
- ilgi alanı
- interest Tom has a wide range of interests. -Tom'un geniş bir ilgi alanı var. 
 
- ilgi duymak
- Be interested (in), take interest in 
- ilgi eki
- additional interest of 
- ilgi gören
- Interesting, attractive, absorbing, intriguing 
- ilgi gösterme
- attention 
- ilgi ile karşılanabilecek haber
- news could be against the interest 
- ilgi ve dikkat çekici olma durumu
- state interest and be attractive 
- ilgi, menfaat
- interests, interests 
- ilgi, özen
- attention, attention 
- ilgi adılı
- relative pronoun ilgi zamiri 
- ilgi alanı
- pursuit 
- ilgi alanı
- domain 
- ilgi alanı sınırları
-  (Hukuk) purview
- ilgi alaında olmayan sinyal
-  (Askeri) signal not of interest
- ilgi anketleri
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) interest inventories
- ilgi cetveli
-  (Ticaret) affinity diagram
- ilgi cümleciği
- relative clause 
- ilgi duymak
- give importance to 
- ilgi duymak
- to be interested (in), to take interest in 
- ilgi duymak
- care 
- ilgi duymak
- to be interested in 
- ilgi duymak
- go in for 
- ilgi duymama
- incuriosity 
- ilgi duymamak
- show no interest 
- ilgi duymamak
- be uninterested in 
- ilgi eki gram
- the suffix added to nouns and pronouns (e.g. dünkü, onlarınki) 
- ilgi eylemi
-  (Dilbilim) linking verb
- ilgi grubu
-  (Ticaret) community of interest
- ilgi görmemek
- fall flat 
- ilgi gösterilmeyen
- uncared 
- ilgi göstermek
- to show interest in 
- ilgi göstermek
- to show interest 
- ilgi göstermek
- develop 
- ilgi imlemesi
-  (Denizbilim) affinity labeling
- ilgi imlemesi
-  (Denizbilim) covalent labeling
- ilgi işareti; muhabere işletme talimatları; uzayda cisimlerin teşhisi
-  (Askeri) signal of interest; signal operating instructions; space object identification
- ilgi kanunu
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) law of interest
- ilgi konusu
- point of interest 
- ilgi merkezi
- center of interest 
- ilgi merkezi
- center of attraction 
- ilgi odağı
- limelight 
- ilgi odağı
- center of attraction 
- ilgi odağı
- center of interest 
- ilgi sahası
-  (Askeri) area of interest
- ilgi süreci; öğretim programı
-  (Askeri) period of interest; program of instruction
- ilgi takibi
-  (Askeri) track of interest
- ilgi toplamak
- to arouse interest 
- ilgi toplamak
- to attract attention 
- ilgi uyandırmak
-  (Hukuk) aroused considerable interest
- ilgi uyandırmak
- be of interest 
- ilgi ve aksaklık raporlama sistemi
-  (Askeri) concern and deficiency reporting system
- ilgi yantümcesi
- relative clause 
- ilgi yaymçözümü
-  (Kimya) affinity chromatography
- ilgi zamiri
- relative pronoun ilgi adılı 
- ilgi zamiri gram. possessive pronoun
- (e.g. onunki) 
- ilgi çeken dava
- cause celebre 
- ilgi çeken kimse
- cynosure 
- ilgi çeken oyun
- drawcard 
- ilgi çeken oyun
- drawing card 
- ilgi çeken şey
- interest 
- ilgi çekici
- absorbing 
- ilgi çekici
- interesting, gripping 
- ilgi çekici
- intriguing That's quite intriguing. -O oldukça ilgi çekici. 
 The thought of being eaten alive was both frightening and intriguing. -Canlı yenilme düşüncesi korkutucu ve ilgi çekici. 
 
- ilgi çekici
- attractive What do you find attractive about her? -Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin? 
 
- ilgi çekici bir şekilde
- grippingly 
- ilgi çekici bir şekilde
- spectacularly 
- ilgi çekici program
- drawing card 
- ilgi çekici şey
- draw 
- ilgi çekici şey
- goody 
- ilgi çekmek
- to arouse interest 
- ilgi çekmek
- draw attention 
- ilgi çekmek için dikkat çekici giyinmek
- camp 
- ilgi çekmeye çalışan
-  (Argo) drama queen
- ilgi çekmeye çalışan kimse
- showman 
- ilgi çekmeyen
- uninteresting She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time. -O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu. 
 
- geçici ilgi
- fad 
- ilgi çeken
- attractive 
- life karşı ilgi
-  (Tekstil) fiber affinity
- çekmek (dikkat/ilgi)
- draw 
- marazi şeylere ilgi duyan
- morbid 
- ilgi duymak
- nibble at 
- ilgi çekici
- gripping 
- ilgi çekici
- engrossing 
- ilgi çekme
- interest 
- ilgi çekmek
- pack in 
- gönül okşayıcı söz, ilgi gösterici söz
- hearts of endearment, words of interest pointer 
- göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
- thanks for your interest 
- ilgi alanı
- subject of interest 
- ilgi çekmek
- take an interest in 
- ilgi çekmek
- take interest in 
- İlgi
- ınterest He has no interest in politics. -Onun politikaya ilgisi yok. 
 I had an interesting conversation with my neighbor. -Komşumla ilginç bir muhabbet ettim. 
 
- aşırı ilgi duymak
- be caught up in 
- başka ilgi çekici neler var
- What other interesting things are there to see 
- belirlenmiş ilgi sahası
-  (Askeri) named area of interest
- biraz ilgi göstermek
- give some thought to 
- biraz ilgi göstermek
- have some thought to 
- bireysel ilgi ve yetersizlik
-  (Askeri) individual concern and deficiency
- birçok şeye ilgi duyan adam
- man of wide interests 
- ciddi olarak hasta veya yaralı; istihbarat ilgi beyanı
-  (Askeri) seriously ill or injured; statement of intelligence interest
- dışa yönelik ilgi
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) extrinsic interest
- erkek çocuğu için ilgi çekici bir oyuncak arıyorum
- I would like an interesting game for a boy 
- esas ilgi
-  (Askeri) primary interest
- gereken ilgi
- necessary interest 
- gereken ilgi
- necessary concern 
- günlük ilgi ve dikkat
- ordinary care 
- havada önleme; hava tecridi; ilgi sahası
-  (Askeri) airborne interceptor; air interdiction; area of interest
- ilgi göstermek
-  (deyim) sit up
- ilgi çeken
- splashy 
- ilgi çekici
- catchy 
- istihbarat ilgi sahası
-  (Askeri) intelligence area of interest
- karşı cinse ilgi duyan
- straight 
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- heterosexual 
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- hetero 
- kimyasal ilgi
- chemical affinity 
- marazi şeylere aşırı ilgi
- morbidness 
- politikaya ilgi duymayan
- unpolitical 
- özel ilgi
- speciality 
- özel ilgi gemisi
-  (Askeri) special interest vessel
- özel ilgi hedefi
-  (Askeri) special interest target
- İlgi alanı
-  (Askeri) area of interest