I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
I bought two dozen pencils.
- İki düzine kalem satın aldım.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
We had a couple glasses of wine.
- İki bardak şarabımız vardı.
I left him a couple messages.
- Ona iki mesaj bıraktım.
Tom sings at this bar a couple of times a week.
- Tom bu barda haftada iki kez şarkı söyler.
I spent a couple of months in Boston.
- Boston'da iki ay geçirdim.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
Do you know either of the two girls?
- İki kızın her birini tanıyor musun?
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
Tom and Mary are a musical duo.
- Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Tom and Mary are both pretty ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de çok hırslı, değil mi?
Tom and Mary are both ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de hırslı, değil mi?
She is paralyzed in both legs.
- O, her iki bacağından felçlidir.
Both of the brothers are dead.
- Kardeşlerin ikisi de öldü.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
The two children pulled at the rope until it broke.
- İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
The only room available is a double.
- Mevcut tek oda iki kişiliktir.
I'd like to book a double room.
- İki kişilik bir oda ayırtmak istiyorum.
Tom is two-faced, isn't he?
- Tom iki yüzlü, değil mi?
Because Tom is two-faced, it's better to be careful.
- Tom iki yüzlü olduğu için dikkatli olmak daha iyi.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
A book worth reading is worth reading twice.
- Okunmayı hak eden bir kitap iki kere okunmayı hak eder.
Measure twice, cut once!
- İki kere ölç, bir kere kes.
He married twice and had more than 20 children.
- İki kez evlendi ve yirmiden fazla çocuğu oldu.
German classes are held twice a week - on Mondays and Wednesdays.
- Almanca dersleri haftada iki kez yapılmaktadır- Pazartesi ve Çarşamba günleri.
I've climbed Mt. Fuji twice.
- İki defa Fuji Dağı'na tırmandım.
He has made the same mistake twice.
- İki defa aynı hatayı yaptı.
I was on holiday for a fortnight.
- İki haftadır tatildeydim.
We stayed in London for a fortnight.
- Londra'da iki hafta kaldık.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Your room is twice the size of mine.
- Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.
This tunnel is twice as long as that one.
- Bu tünel onun iki katı kadar uzundur.
He is twice as old as I.
- Benim iki katım kadar yaşlıdır.
The download speed is twice as fast as the upload speed on this network.
- Bu ağda indirme hızı yükleme hızının iki misli daha hızlı.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
- Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
In my language, the , is called comma, the ; is called semicolon, : is called colon, ... are called ellipsis, and this sentence ends with a period.
- Benim dilimde , virgül, ; noktalı virgül, : iki nokta üstüste, ... üç nokta şeklinde adlandırılır ve bu cümle bir noktayla biter.
A space is missing before the colon.
- İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.
I shouldn't have doubled the recipe.
- Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.
Tom doubled his investment in a year.
- Tom'un bir yıl içinde yatırımını iki katına çıkardı.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
Men, women and children on both sides were killed.
- Her iki tarafta, erkekler, kadınlar ve çocuklar öldürüldü.
We should do justice to both sides on that issue.
- Biz o konuda her iki tarafa adaletli davranmalıyız.
Is the road wide enough for two-way traffic?
- Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?
You are double-faced and this is the problem.
- Sen iki yüzlüsün ve bu problem.
I feel like a hypocrite.
- Bir iki yüzlü gibi hissediyorum.
He is such a hypocrite.
- O böyle bir iki yüzlü.
It looks like there are now over two thousand Uyghur sentences on Tatoeba!
- Şu anda Tatoeba'da iki binin üzerinde Uygurca cümle var gibi görünüyor.
She owns two thousand books.
- Onun iki bin kitabı var.
I think Tom is bilingual.
- Tom'un iki dilli olduğunu düşünüyorum.
Almost every person in this country is bilingual.
- Bu ülkedeki neredeyse her insan iki dillidir.
We tend to associate politicians with hypocrisy.
- Biz politikacıları iki yüzlülük ile ilişkilendirmek eğilimindeyiz.
Does hypocrisy reign supreme?
- İki yüzlülük hüküm sürüyor mu?
The car is waxed every other day.
- Araba iki günde bir cilalanır.
Tom comes here every other day.
- Tom her iki günde bir buraya gelir.
Tom was very hypocritical.
- Tom çok iki yüzlüydü.
Tom is being hypocritical.
- Tom iki yüzlü davranıyor.
I'm doubly disappointed on the lack of improvement from my team.
- Takımımdan iyileşme eksikliği konusunda iki kat fazla hayal kırıklığına uğradım.
I've been to Kyoto two times.
- Kyoto'da iki kez bulundum.
I have to change buses two times.
- İki kez otobüs değiştirmek zorundayım.
Tom drank twice as much beer as Mary did.
- Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
- Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
This program is broadcast biweekly.
- Bu program, iki haftada bir yayınlanır.
The employees are paid biweekly.
- İşçilere iki haftada bir ödeme yapılır.
Sandra spent twice as much as I did.
- Sandra benim harcadığımın iki katı kadar çok harcadı.
Tom earns twice as much as Mary.
- Tom Mary'nin iki katı kadar çok kazanır.
I wonder if Tom is really bipolar.
- Tom'un gerçekten iki kutuplu olup olmadığını merak ediyorum.
One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
- Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
Selena Gomez's second album hit Billboard Magazine's top two hundred albums chart at number four.
- Selena Gomez'in ikinci albümü Billboard Magazine'in top iki yüz albüm tablosunda dört numaraya yerleşti.