Tom isn't very assertive.
- Tom çok iddialı değil.
You need to learn to be assertive.
- İddialı olmayı öğrenmelisiniz.
I found his pretentious demeanor quite disconcerting.
- Onun iddialı tavrını oldukça kaygılı buldum.
Tom has ambitious goals.
- Tom'un iddialı hedefleri var.
Tom has denied the allegations.
- Tom iddiayı yalanladı.
Can you prove the allegations?
- İddiaları kanıtlayabilir misin?
John laid claim to the painting.
- John tablo üzerinde hak iddia etti.
The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.
- Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.
An assertion isn't a proof.
- Bir iddia bir kanıt değildir.
Can you prove the validity of your assertion?
- İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?
I bet you're wondering how this works.
- Her iddiasına varım ki bunun nasıl çalıştığını merak ediyorsun.
I bet ten dollars on that horse.
- O at üzerine on dolar iddiaya giriyorum.
Her argument was not based on facts.
- Onun iddiası gerçeklere dayalı değildi.
This argument is nothing more than rhetoric.
- Bu iddia, söz sanatından başka bir şey değil.
Allegedly, Tom turned that offer down.
- İddiaya göre, Tom o öneriyi reddetti.
She allegedly killed him in self defense.
- İddialara göre o onu kendini savunmak için öldürdü.