This water is safe to drink.
- Bu su içmek için güvenli.
We have to stop him from drinking any more.
- Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
The man wanted to have a drink.
- Adam bir içki içmek istedi.
Do you want to have a drink with us?
- Bizimle içki içmek ister misin?
You must go outside if you want to smoke.
- Sigara içmek istiyorsan, dışarı çıkmalısın.
She stopped to smoke.
- O, sigara içmek için durdu.
We have to stop him from drinking any more.
- Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
We'd like to have some wine.
- Biz biraz şarap içmek istiyoruz.
It is dangerous to drink too much.
- Çok fazla içki içmek tehlikelidir.
Have you had anything to drink tonight?
- Bu gece içmek için bir şey aldın mı?
Drinking much is dangerous.
- Çok fazla içmek tehlikelidir.
We have to stop him from drinking any more.
- Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
Booze is the answer, but now I can't remember the question.
- İçki içmek cevaptır ama şimdi soruyu hatırlayamıyorum.
Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
- İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
He studied interior decoration.
- O, iç dekorasyon eğitimi aldı.
You've done a wonderful job on the interior decoration.
- İç dekorasyon üzerine harika bir iş yaptın.
The Government's domestic policy was announced.
- Hükümetin iç politikası açıklandı.
Do you have a cheap flight ticket on a domestic line?
- İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?
I had my wallet stolen from my inner pocket.
- İç cebimden cüzdanımı çaldırdım.
There's a button on the inner side of the door.
- Kapının iç tarafında bir buton var.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
That is an internal affair of this country.
- O, bu ülkenin iç işidir.
Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
- Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
Someone pushed me inside.
- Biri beni içeri itti.
You shouldn't drink on an empty stomach.
- Boş bir mideyle içki içmemelisin.
They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
- Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.
It was raining hard, so we played indoors.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
Tom sometimes wears sunglasses indoors.
- Tom bazen içerde güneş gözlüğü takar.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
Truman arrived at the White House within minutes.
- Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.
She will return within an hour.
- O bir saat içinde geri dönecektir.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
Drinking much is dangerous.
- Çok fazla içmek tehlikelidir.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
John drank many bottles of wine.
- John birçok şişe şarap içti.
She stopped to smoke.
- O, sigara içmek için durdu.
Tom hasn't smoked since he was old enough to legally smoke.
- Tom yasal olarak sigara içmek için yeterince büyüdüğünden beri sigara içmedi.
You need to look inward.
- İçeriye bakman gerek.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
No one seems to have the guts to do that anymore.
- Artık hiç kimsenin onu yapmak için cesareti var gibi görünmüyor.
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
There was a danger of civil war.
- Bir iç savaş tehlikesi vardı.
The civil war in Greece ended.
- Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Tom held his cup out for Mary to refill it.
- Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
- Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
She doesn't drink enough breast milk.
- O yeterince anne sütü içmiyor.
She is embarrassed to breastfeed in public.
- O, halk içinde emzirmeye utanıyor.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
Drinking much is dangerous.
- Çok fazla içmek tehlikelidir.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
- İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
I had to sip the coffee because it was too hot.
- Kahveyi yudum yudum içmek zorunda kaldım, çünkü çok sıcaktı.
Europeans like to drink wine.
- Avrupalılar şarap içmek isterler.
I like drinking beer and wine.
- Ben bira ve şarap içmekten hoşlanırım.
Şayet bir şeyi anlamıyorsanız, onun muhtevasının farkında olmamanızdandır.
- Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.
Portakallar yüksek vitamin muhtevasına sahiptir.
- Portakalların yüksek vitamin içeriği vardır.