have (clothes) on

listen to the pronunciation of have (clothes) on
الإنجليزية - التركية

تعريف have (clothes) on في الإنجليزية التركية القاموس.

wear
{i} dayanma
have on
giyinmek
have on
giymek
wear
(Askeri) bocalamak
wear
(Askeri) boca alabanda edip dönmek
have on
işletmek
have on
giy

Giydiğin güzel bir elbisedir. - That's a pretty dress you have on.

Neden sadece bir eldiven giyiyorsun? - Why do you have only one glove on?

have on
kafaya almak
have on
üzerinde olmak
wear
yıpranma

Garanti normal aşınma ve yıpranmayı içermemektedir. - The warranty doesn't cover normal wear and tear.

wear
giyme

Klas ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ettim, ama çabucak beyaz gömlek ve siyah pantolona alıştım. - I preferred wearing my Hawaiian T-shirt and green shorts to be cool and different, but I quickly got used to the white shirt and black slacks.

Okul kuralları öğrencilerin okul üniformaları giymelerini gerektiriyor. - The school rules require students to wear school uniforms.

wear
elbise

O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun? - That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?

O biçimsiz bir elbise giyiyordu. - She was wearing an ugly dress.

wear
giyinme

Pembe giyinmekle ne yanlış? - What's wrong with wearing pink?

Doktor Tom'a üç hafta boyunca ortopedik alçı giyinmek zorunda olduğunu söyledi. - The doctor told Tom that he had to wear a cast for three weeks.

wear
giyim eşyası
wear
{f} giymek

Çalışanlar üniforma giymek zorunda. - Employees are required to wear uniforms.

Okulda, okul üniforması giymek zorundayız. - We have to wear school uniforms at school.

have on
(deyim) bir isi olmak. have (got) sth. on someone [kd] elinde suclayici delil bulunmak
have on
(Fiili Deyim ) giymek , üzerinde ... olmak
have on
(deyim) have someone on aldatmak,takilmak. have (got) sth. on
have on
aldatma
have on
şaka etmek
have on
hile
wear
(fiil) giymek, takmak, taşımak, dayanmak, takınmak, aşındırmak, yıpratmak, soldurmak, solmak, yıpranmamak, boca etmek, volta vurmak
wear
(Tekstil) giymek, takmak, aşındırmak
wear
(isim) giyinme, kullanma, elbise, giysi, eskime, yıpranma, aşınma, dayanma, dayanıklılık
wear
çok kullanıldığı belli
wear
{i} eskime
wear
the worse for wear eskimiş
wear
aşın,v.giy: n.giysi
wear
{f} taşımak

Tom'un cüzdanı taşımak için biraz daha kötüydü. Mary yeni bir tane alması gerektiğini söyledi. - Tom's wallet was a bit the worse for wear, and Mary said he should get a new one.

الإنجليزية - الإنجليزية
wear
have on
wear, cover oneself with
have on
be dressed in; "She was wearing yellow that day"
have (clothes) on
المفضلات