Saray sıkı şekilde korunuyordu.
- The palace was heavily guarded.
Tom üç adam tarafından korunuyor.
- Tom is being guarded by three men.
Bu, Boston’un en sıkı korunan sırlarından biridir.
- This is one of Boston's most closely guarded secrets.
Bu, Tatoeba'nın en sıkı korunan sırlarından biridir.
- This is one of Tatoeba's most closely guarded secrets.
Altın golemleri hazineyi korumak için kullanılan gardiyanlardır.
- Gold golems are guardians used to guard treasure.
Nöbetçileri nasıl öldürdün?
- How did you kill the guards?
Nöbetçi ayağa kalk diye bağırdı.
- On your feet, shouted the guard.
Devlet Başkanının korumaları girişin önünde konuşlandırıldılar.
- The President's guards are stationed in front of the entrance.
Yakın koruma altında aylarca orada kaldı.
- He remained there for many months under close guard.
Muhafızlar onların söylediği her şeyi duydular.
- Guards could hear everything they said.
O, sınır muhafızını görünce can havliyle kaçtı.
- He ran for his life at the sight of the border guard.
Yaşamın ve yaşam ötesi salt gerçek levh-i mahfuzda saklıdır.
Ajan bekçiden anahtarları çalarken çok sinsiydi.
- The spy was very furtive as he stole the keys from the guard.
O bir bekçi kılığında bankaya girdi.
- He went into the bank in the disguise of a guard.
Tom bir hapishane gardiyanıydı.
- Tom was a prison guard.
Tom on yıldır bir hapishane gardiyanıdır.
- Tom has been a prison guard for ten years.
İki asker kapıda nöbet tuttu.
- Two soldiers kept guard at the gate.
Şimdi nöbet tutacağım.
- I'll stand guard now.
Tom bir hapishane gardiyanıydı.
- Tom was a prison guard.
Tom bir hapishane gardiyanı.
- Tom is a prison guard.
Asla koruyucu meleğinin uçabileceğinden daha hızlı sürme.
- Never drive faster than your guardian angel can fly.
Koruyucu meleklere inanıyor musun?
- Do you believe in guardian angels?
Devlet Başkanının korumaları girişin önünde konuşlandırıldılar.
- The President's guards are stationed in front of the entrance.
Tom korumayı geçemedi.
- Tom couldn't get past the guard.
Muhafızlar onların söylediği her şeyi duydular.
- Guards could hear everything they said.
Her yerde silahlı muhafızlar vardı.
- There were armed guards everywhere.
The president inspected the guard of honour.