We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
 - Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.
This plan requires secrecy.
 - Bu plan gizlilik gerektirir.
I was sworn to secrecy.
 - Gizlilik yemini ettim.
Absolute privacy on Facebook is an illusion. It doesn't exist in reality.
 - Facebook'ta mutlak gizlilik bir yanılsamadır. Gerçekte yoktur.
I expected a little privacy.
 - Biraz gizlilik bekliyordum.
The cheetah uses a combination of stealth and explosive acceleration to catch its prey.
 - Çita, avını yakalamak için gizlilik ve patlayıcı hızlandırma kombinasyonunu kullanır.
To get technical information from that company, we first have to sign a non-disclosure agreement.
 - O şirketten teknik bilgi almak için, öncelikle bir gizlilik anlaşması imzalamamız gerek.
We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
 - Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.
Tom pressed a hidden button.
 - Tom gizli bir butona bastı.
There were hidden cameras everywhere.
 - Her yerde gizli kameralar vardı.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
 - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
The secret service guards him against attack.
 - Gizli servis onu saldırıya karşı koruyor.
I can see why it's confidential.
 - Onun neden gizli olduğunu anlayabiliyorum.
This document is highly confidential. For your eyes only.
 - Bu belge çok gizlidir. Sadece senin görmen için.
We have a right to privacy.
 - Biz gizlilik hakkına sahibiz.
Tom whispered his darkest secret to Mary.
 - Tom Mary'ye en gizli sırrını fısıldadı.
He has a dark secret.
 - Onun gizli bir sırrı var.
Tom was writing cryptic notes in a cipher
 - Tom bir şifre içinde gizli notlar yazıyordu.
We are sent on a covert mission.
 - Biz gizli bir göreve gönderiliyoruz.
Sami had a covert evil nature.
 - Sami'nin gizli bir kötü mizacı vardı.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
 - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
You have a latent problem here that will cause trouble in the future.
 - Burada gelecekte soruna neden olacak gizli bir sorunumuz var.
Tom pretended to be an undercover policeman.
 - Tom gizli bir polis gibi davrandı.
I'm an undercover cop.
 - Ben bir gizli polisim.
He sneaked around to the back door.
 - O, arka kapıdan gizlice içeri süzüldü.
I caught him trying to sneak out.
 - Onu gizlice kaçmaya çalışırken yakaladım.
The conversation was secretly recorded and used as evidence.
 - Konuşma gizlice kaydedildi ve delil olarak kullanıldı.
I'd like to remain anonymous.
 - Gizli kalmak isterim.
I'd prefer to remain anonymous.
 - Gizli kalmayı tercih ederim.
Tom snuck out and surreptitiously bought Mary a big bunch of flowers for their wedding anniversary.
 - Tom gizlice gece dışarı çıktı ve Mary'ye evlilik yıl dönümleri için büyük bir demet çiçek aldı.
Tom has been accused of selling classified information.
 - Tom gizli bilgileri satmakla suçlanıyor.
We can't reveal classified information.
 - Gizli bilgiyi ortaya çıkartamayız.
Tom has studied the occult sciences.
 - Tom gizli bilimler eğitimi aldı.
Tom is a crypto-fascist.
 - Tom bir gizli faşist.
He sneaked around to the back door.
 - O, arka kapıdan gizlice içeri süzüldü.
Tom sneaked out the back door.
 - Tom arka kapıdan gizlice sıvıştı.
There were hidden cameras everywhere.
 - Her yerde gizli kameralar vardı.
The police found a hidden camera in Tom's living room.
 - Polis, Tom'un oturma odasında bir gizli kamera buldu.
Let's keep this conversation sub rosa.
 - Bu sohbete gizlice devam edelim.
I think Tom and Mary are secretly married.
 - Sanırım Tom ve Mary gizlice evlendiler.
He entered the garden secretly.
 - O, gizlice bahçeye girdi.
Layla's innocent looks masked her true nature.
 - Leyla'nın masum görünümü onun gerçek doğasını gizliyordu.
Mary tried to smuggle a hacksaw blade into the prison inside a cake.
 - Mary bir pasta içinde ceza evine bir demir testeresi bıçağını gizlice sokmaya çalıştı.
Tom has studied the occult sciences.
 - Tom gizli bilimler eğitimi aldı.
Tom and Mary wanted to get married on the quiet to avoid all the hullabaloo.
 - Tom ve Mary tüm yaygarayı önlemek için gizlice evlenmek istiyordu.
Do you promise to keep my secrets private?
 - Sırlarımı gizli tutmaya söz veriyor musun?
Tom told me about it in private.
 - Tom bana ondan gizlice bahsetti.
Two policemen arrested a burglar. They caught him sneaking into Mrs. Miller's.
 - İki polis bir hırsız tutukladı. Onlar onu Bayan Miller'in evine gizlice girerken yakaladı.
Tom caught Mary sneaking out of the house.
 - Tom Mary'yi gizlice evden kaçarken yakaladı.
Later, they were murdered stealthily.
 - Daha sonra, onlar gizlice öldürüldüler.
The cheetah uses a combination of stealth and explosive acceleration to catch its prey.
 - Çita, avını yakalamak için gizlilik ve patlayıcı hızlandırma kombinasyonunu kullanır.