Many shoes nowadays are made of plastics.
- Günümüzde birçok ayakkabı plastikten yapılmaktadır.
People live longer nowadays.
- Günümüzde insanlar daha uzun yaşıyor.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
The formation and movement of hurricanes are capricious, even with our present-day technology.
- Günümüz teknolojisiyle bile kasırgaların oluşum ve hareketleri kaprislidir.
People are so low down these days!
- Günümüzde insanlar çok alçaklaştı!
Don't worry, present day cosmetic surgery is much better than it used to be in Doctor Frankenstein's days.
- Endişelenmeyin, günümüzün kozmetik cerrahisi, Doktor Frankenstein'ın günlerinde olduğundan çok daha iyidir.
And I will raise it again in three days.
- Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
Rome was not built in a day.
- Roma bir gün içinde kurulmamıştır.
Sunlight brightens the room.
- Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
This room doesn't get much sunlight.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.
Tom never fails to send a birthday present to his father.
- Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.
I got you a pen as a birthday present.
- Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
As everyone knows, today is a very significant day for us.
- Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.
The sunshine tempted people out.
- Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.
This room gets a lot of sunshine.
- Bu oda bol güneş ışığı alır.
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
Sami will maintain his innocence until the day he dies.
- Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.
Date of last revision of this page: 2010-11-03
- Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03
That textbook is out of date.
- O ders kitabı güncel değil.
Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
- Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
- Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
He has been unconscious for three days.
- Onun üç gün boyunca bilinci kapalı.
I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished.
- Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.
Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.
- güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.
Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.
- Güneşli olsa da hava soğuktu.