I think that will go smoothly.
- Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.
Mary smoothed down her skirt.
- Meryem eteğini düzeltti.
I'm just a plain old office worker.
- Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
Try to write in plain English.
- Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
I want to go straight.
- Ben düz gitmek istiyorum.
Also Felicja has blonde straight hair.
- Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
This child believes that the earth is flat.
- Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
The earth is round, not flat.
- Dünya yuvarlaktır, düz değil.
Tom organized the event.
- Tom etkinliği düzenledi.
I corrected even the smallest details.
- Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.
There is no regular boat service to the island.
- Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.
You must put these mistakes right.
- Bu hataları düzeltmelisin.
I can't think straight right now.
- Şu anda düzgün düşünemiyorum.
I'm going to raise my English level.
- İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
She lives on another plane of existence.
- O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.