Meydan okumaktan zevk aldım.
- I enjoyed the challenge.
Tom iyi bir meydan okumaktan hoşlanır.
- Tom enjoys a good challenge.
Tom meydan okumayı kabul etti.
- Tom accepted the challenge.
Bu bir meydan okuma olacak.
- It's gonna be a challenge.
Tom birçok yeni sorunlarla karşı karşıyadır.
- Tom faces many new challenges.
Tom'un sorununu güçlükle reddedebildim.
- I could hardly refuse Tom's challenge.
Açıkçası zorlu bir pazar.
- It's clearly a challenging market.
Tom zorlu bir işle karşı karşıyadır.
- Tom faces a challenging job.
O gerçekten büyüleyici.
- It's really challenging.
Bu çok ilgi çekici bir engel parkuru.
- This is a very challenging obstacle course.
Bu hem ilgi çekici hem de heyecan verici.
- It's both challenging and exciting.
Ben kendime meydan okumayı severim.
- I love challenging myself.
Tom bana meydan okumaya devam etti.
- Tom just kept challenging me.
Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
- Tom is facing a challenge.
İki hamlede, Kasparov meydan okuyucu kontrol edecektir.
- In two moves, Kasparov will check the challenger.
Ben kendime meydan okumayı severim.
- I love challenging myself.
Meydan okuyan boksör, şampiyonu yendi.
- The challenging boxer defeated the champion.
Özellikel astım veya astım şüphesi olan insanlarda metakolin veya histamin solutularak solunum fonkisyon testleri yapılmasına "challenge" adı verilir.
İtirazını kabul ediyorum.
- I accept your challenge.
Sami ona itiraz etmedi.
- Sami didn't challenge that.
Bu büyük bir davet olacak.
- It's going to be a big challenge.
Tom Mary'yi bir satranç oyununa davet edecek kadar aptaldı.
- Tom was stupid enough to challenge Mary to a game of chess.
We're still waiting to hear how the court rules on our challenge of the arbitrator based on conflict of interest.
Consanguinity in direct line is a challenge for a judge when he or she is sitting cases.
... so the people were challenging if they do good job, good ...
... that requires everything from more challenging curriculums and more ...