Kitapları büyüklüklerine göre düzenledik.
- We arranged the books according to size.
Asya yaklaşık olarak Avrupa'nın dört katı büyüklüktedir.
- Asia is roughly four times the size of Europe.
Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.
- Your room is twice the size of mine.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Büyük bir hataydı ki, o caydı.
- He broke his promise, which was a big mistake.
Tokyo çok büyük bir şehirdir.
- Tokyo is a very big city.
Bu, kendini daha fazla korumaya çalışırsan, sadece daha büyük hatalar yapacaksın anlamına gelir.
- This means that if you try to protect yourself too much, you will only make bigger mistakes.
Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.
- You have to risk big in order to win big.
Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
- Japanese tourists abroad are big spenders.
Tokyo çok büyük bir şehirdir.
- Tokyo is a very big city.
Tom Mary'nin sandvicinden kocaman bir lokma aldı.
- Tom took a big bite out of Mary's sandwich.
Tom sandviçten kocaman bir lokma aldı.
- Tom took a big bite out of his sandwich.
Onlar değişik ebatlarda üretilmektedir.
- They are manufactured in various sizes.
Tom, doğru ebatta alyan anahtarı olmadığı için karyolanın montajını yapamadı.
- Tom couldn't assemble the bed because he didn't have the right sized Allen key.
Cüsseli erkekler her zaman güçlü değildir.
- Big men are not always strong.
O, cüsseli, yavaş hareket eden bir adamdı.
- He was a big, slow-moving man.
Niçin o kadar mühim bir şeyi söylemek için beni uyandırdın? Şimdi, asla işime konsantre olamayacağım.
- Why did you wake me up to tell me something that big? Now, I'll never be able to concentrate on my work!
Tom oldukça koca kafalıdır.
- Tom is quite big-headed.
Önümde koca bir haftam var.
- I've got a big week ahead of me.
Sami büyük bir şehre gitmek ve zengin ve de ünlü olmak istedi.
- Sami wanted to go to a big city and be rich and famous.
Ken'in köpeği çok iri.
- Ken's dog is very big.
Mary'nin iri kahverengi gözleri var.
- Mary has big brown eyes.
İnsanların kişisel bilgilerini almak ve satmak önemli bir sorun oluyor.
- The buying and selling of peoples' personal information is becoming a big issue.
Gitmek istersen o zaman git. Gitmek istemezsen bu hiç önemli bir şey değil.
- If you want to go, then go. If you don't want to, then it's no big deal.
Gosh, she is big!.
Kids should get help from big people if they want to use the kitchen.
Elephants are big animals, and they eat a lot.
That style is very big right now in Europe, especially among teenagers.
Walls are very popular these days.
- Walls are very big these days.
It's very popular these days.
- It's very big these days.
There were concerns about the ethics of big science.
What's so big about that? I do it all the time.
I tried to be the bigger person and just let it go, but I couldn't help myself.