The general situation is advantageous to us.
- Genel durum bizim için avantajlı.
This marriage will be advantageous to his career.
- Bu evlilik onun kariyeri için avantajlı olacak.
I sold the house to advantage.
- Evi avantajlı şekilde sattım.
She has an advantage over me.
- O, benim üzerimde bir avantaja sahiptir.
Mary turned down Tom's advances.
- Mary Tom'un avantajlarını geri çevirdi.
She turned down his advances.
- O, avantajlarını geri çevirdi.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
The costs outweigh the benefits.
- Maliyetler avantajlardan daha ağır basar.
Tom gave me a head start.
- Tom beni daha avantajlı başlattı.
Tom gave me a head start.
- Tom beni daha avantajlı başlattı.
I offered him odds of 3 to 1.
- Ona üçe birlik avantaj önerdim.
The odds are in his favor.
- Avantajlar ondan yana.