a remarkable

listen to the pronunciation of a remarkable
الإنجليزية - التركية

تعريف a remarkable في الإنجليزية التركية القاموس.

remarkable
dikkat çekici

Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir. - The recent advances in medicine are remarkable.

Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler. - Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique.

remarkable
dikkate değer

İngilizcede dikkate değer bir ilerleme kaydetti. - He has made remarkable progress in English.

Tom'un bazı dikkate değer şeyler yaptığını gördüm. - I've seen Tom do some pretty remarkable things.

some
birkaç

Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz. - You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.

Kırık bir çenesi var ve birkaç dişini kaybetti. - He got a broken jaw and lost some teeth.

some
biraz

Biraz kahve ister misin? - Do you want some coffee?

Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı. - My mother bought some apples at a fruit store.

some
bazı

Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun? - Did you know that some foxes lived on this mountain?

Bazı öğrenciler otobüsle gitti, diğerleri de yürüyerek gitti. - Some of the students went by bus, and others on foot.

remarkable
{s} göze çarpan
remarkable
kayda değer

Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı. - Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.

İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı. - He made remarkable progress in English.

remarkable
remarkably : dikkate lâyık derecede
remarkable
fevkalade

Tom fevkalade genç bir adam. - Tom is a remarkable young man.

Fevkalade bir iş yaptın. - You've done a remarkable job.

remarkable
harikulade
remarkable
dikkate şayan
remarkable
hatırı sayılır
remarkable
dikkat edilmesi gereken
remarkable
sözü edilmeye değer
some
keybir
remarkable
{s} klas
remarkable
tuhaf
remarkable
{s} olağanüstü

Bu olağanüstü bir deneyimdi. - It was a remarkable experience.

Onun müziğe olağanüstü bir yeteneği var. - He has a remarkable aptitude for music.

remarkable
çok

Onun çok dikkat çekici olduğunu düşündüm. - I thought that was remarkable.

Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder. - For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.

remarkable
remarkableness : fevkaladelik
remarkable
garip
some
kimisi

Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti. - Some went on foot, and others by bicycle.

some
{s} ne biçim
some
{s} çok iyi

O, çok iyi olduğum bir şey değil. - It's not something I'm very good at.

Tom bazı çok iyi sorular sordu. - Tom asked some very good questions.

some
{s} bir parça

Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen. - Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.

Bu sabah hava bir parça soğuk geliyor. - The air feels somewhat cold this morning.

some
bir bölümü
some
{s} yaklaşık

Yaklaşık üç saat önce berbat bir şey oldu. - Something horrible happened about three hours ago.

Burası yaklaşık 500 yıl önce yapıldı. - This was built some 500 years ago.

some
{s} epey
some
aşağı yukarı

Sami aşağı yukarı yüz tane kadın kaçırdı. - Sami kidnapped something like a hundred women.

Yasal harcamalar, aşağı yukarı, ona 9.000 sterline mal oldu. - The legal costs set him back something in the order of £9,000.

some
{s} acayip

Bu evle ilgili acayip bir şey var. - There's something strange about this house.

O dini mezhebin bazı acayip fikirleri var. - That religious cult has got some pretty off the wall ideas.

some
bir kısım
some
{s} amma
some
oldukça

Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır. - It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.

O, oldukça sık olan bir şeydir. - That's something that happens quite often.

some
bazı bölümleri

İngiliz önerisinin bazı bölümleri kabul edilemez görünüyor. - Some parts of the British proposal seem unacceptable.

الإنجليزية - الإنجليزية
some
remarkable
{a} observable, worthy of notice, token
Remarkable
markable
remarkable
Someone or something that is remarkable is unusual or special in a way that makes people notice them and be surprised or impressed. He was a remarkable man It was a remarkable achievement + remarkably re·mark·ably The Scottish labour market has been remarkably successful in absorbing the increase in the number of graduates. unusual or surprising and therefore deserving attention or praise
remarkable
{s} striking, noteworthy; extraordinary, exceptional
remarkable
worthy of notice; "a noteworthy fact is that her students rarely complain"; "a remarkable achievement"
remarkable
unusual or striking; "a remarkable sight"; "such poise is singular in one so young"
remarkable
unusual or striking; "a remarkable sight"; "such poise is singular in one so young
remarkable
Worthy of being remarked or noticed; noticeable; conspicuous; hence, uncommon; extraordinary
a remarkable

    الواصلة

    a re·mark·a·ble

    التركية النطق

    ı rimärkıbıl

    النطق

    /ə rēˈmärkəbəl/ /ə riːˈmɑːrkəbəl/

    فيديوهات

    ... The five major religions today are all rooted in this remarkable era. ...
    ... to honor and support our remarkable military families ...
المفضلات