a para

listen to the pronunciation of a para
الإنجليزية - التركية

تعريف a para في الإنجليزية التركية القاموس.

para
ötesinde
para
yakın

Onun felci ilerliyor ve yakında yataktan çıkamayacak. - His paralysis is progressing, and soon he won't be able to get out of bed.

para
(Biyokimya) yan

Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var. - This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.

para
(Pisikoloji, Ruhbilim) para
para
paragraf

Johnny, lütfen sondan bir önceki paragrafı oku. - Johnny, please read the penultimate paragraph.

Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var. - This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.

para
paraşütçü asker

Tom paraşütçü askeri doktor olmak istemiyor. - Tom doesn't want to be a paramedic.

O bir paraşütçü asker miydi? - Was he a paratrooper?

para
(Diş Hekimliği) ' Yanında ' anlamında önek; bazen ' peri' ile aynı anlamda kullanılır
para
ikinci derecede
para
(Tıp) Benzol halkasında birbirine karşı mevkide bulunan elementlerin durumu
para
(Tıp) 1.Bir veya daha fazla doğum yapmış olan (çocuğu olan) kadın
para
benzer
التركية - التركية

تعريف a para في التركية التركية القاموس.

Para
(Osmanlı Dönemi) AKÇA
Para
mangır
Para
tıngır
Para
(Osmanlı Dönemi) PAR
Para
mangiz
Para
tıkır
para
Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı
para
Devletçe bastırılan, üzerinde saymaca değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit
para
Kazanç: "Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar genç işidir."- S. F. Abasıyanık
para
Kuruşun kırkta biri
para
(Osmanlı Dönemi) akçe
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف a para في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Pará
State in northern Brazil which has Belém as its capital
para
A woman who has had a certain number of pregnancies, indicated by the number prepended to this word
para
Short form of paralytic
para
A piece of Turkish money, usually copper, the fortieth part of a piaster, or about one ninth of a cent
para
paragraph(s)
para
Short form of parachutist
para
100 para equal 1 dinar
para
a soldier in the paratroops
para
(obstetrics) the number of live-born children a woman has delivered; "the parity of the mother must be considered"; "a bipara is a woman who has given birth to two children"
para
Ortho-, and Meta-
para
A prefix denoting: (a) Likeness, similarity, or connection, or that the substance resembles, but is distinct from, that to the name of which it is prefixed; as paraldehyde, paraconine, etc
para
Also used adjectively
para
prefix meaning behind, e g , para-appendiceal
para
That two groups or radicals substituted in the benzene nucleus are opposite, or in the respective positions 1 and 4; 2 and 5; or 3 and 6, as paraxylene; paroxybenzoic acid
para
(b) Specifically: (Organ
para
Short form of paragraph
para
Short form of paratrooper
para
an estuary in northern Brazil into which the Tocantins River flows 100 para equal 1 dinar
para
A para is a paratrooper. some guys just out of the paras. Para. is a written abbreviation for paragraph. See Chapter 9, para. 1.2. a paratrooper (paratrooper). par the written abbreviation of paragraph
para
port city in northern Brazil in the Amazon delta; main port and commercial center for the Amazon River basin
para
Chem
para
Short form of paramedic
para
prefix, beside, near
para
(pref ) far from, away, out, different from (k318)
para
A woman who has been delivered of a viable fetus
para
an estuary in northern Brazil into which the Tocantins River flows
para
A prefix signifying alongside of, beside, beyond, against, amiss; as parable, literally, a placing beside; paradox, that which is contrary to opinion; parachronism
para
also, an isomeric modification
para
having resemblance to certain features (e g Paralithic)
para
Formerly, one-hundredth of a dinar in Yugoslavia and, later, in the constituent states of that country
para
Paragraph Identifies a block of text It is a mix of #PCDATA and special text elements Attributes: N/A
para
Cf
para
Paraplegic
para
param: Sanskrit word meaning supreme
para
{i} coin of low value, penny
para
Beside/next to
para
A variety of forastero cacao bean cultivated in the Brazilian state of the same name
para
Refers to groups occupying 1,4 positions on a benzene ring
التركية - الإنجليزية

تعريف a para في التركية الإنجليزية القاموس.

para
money

He has lots of money. - O aşırı para harcıyor.

How much money do you want? - Ne kadar para istiyorsun?

para
{i} cash

Many people use cash machines to withdraw money. - Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.

Tom caught Mary stealing money from the cash register. - Tom Mary'yi yazar kasadan para çalarken yakaladı.

para
means

Tom lives beyond his means. - Tom kazandığından çok para harcıyor.

She lives beyond her means. - O, kazandığından çok para harcıyor.

para
dough

She's rolling in dough. - O çok para kazanıyor.

That dude is rolling in dough. - Adam paraya para demiyor.

para
currency

France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea. - Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.

In 1971 the United Kingdom changed its currency to the decimal system. - 1971 de Britanya Kırallığı parasını ondalık sisteme çevirdi.

para
shiners
para
{i} coin

The Italian paid for his coffee in Germany with Greek euro coins. - İtalyan, Almanya'da kahvesi için Yunan euro parası ile ödeme yaptı.

I got these old coins from her. - Bu eski madeni paraları ondan aldım.

para
gelt (yiddish)
para
(Pisikoloji, Ruhbilim) para
para
(Argo) benjamins
para
(Argo) ruff
para
iron
para
fund

We exhausted our funds. - Biz para kaynağını tükettik.

The governor took the money out of a slush fund. - Vali, örtülü ödenekteki parayı aldı.

para
(Argo) dead prez
para
(Argo) dosh
para
kail
para
finances

A household is a group that shares the same living space and finances. - Ev halkı, aynı yaşam alanını ve parayı paylaşan bir gruptur.

para
banknote
para
(Ticaret) allowance
para
(Argo) dead presidents
para
(Argo) wonga
para
the wherewithal
para
{i} tin
para
(Argo) ends
para
capital

Mr. Morita started a business by using borrowed money as capital. - Bay Morita sermaye olarak borç para kullanarak bir işe başladı.

You worship money because you believe in capitalism. - Kapitalizme inandığın için paraya tapıyorsun.

para
oof
para
wealth
para
pelf
para
filthy lucre
para
obverse
para
leeway
para
lucre
para
take

Why don't you try to take your money back? - Paranızı geri almayı neden denemiyorsunuz?

Jane went to the bank to take out some money. - Jane biraz para çekmek için bankaya gitti.

para
moolah
para
{i} chip

We all chipped in to buy our teacher a birthday present. - Hepimiz öğretmenimize bir doğum günü hediyesi almak için para verdik.

para
rich

If I had been rich, I would have given you some money. - Zengin olsaydım, ben sana biraz para verirdim.

Sometimes rich people look down on other people who do not have much money. - Bazen zengin insanlar çok parası olmayan diğer insanlara tepeden bakarlar.

para
monetary

It is important for a nation to have an adequate mix of monetary and fiscal policies. - Bir milletin para ve mali politikalarının yeterli karışımına sahip olması önemlidir

Monetary value is the dominant value in American society. - Parasal değer Amerikan toplumunda egemen değerdir.

para
lolly
para
funds

Tom is running short of funds. - Tom para kaynağını tüketiyor.

The telethon is a French TV program organized every year to collect funds in order to finance medical research. - Teleton tıbbi araştırmaları finanse etmek amacıyla para toplamak için her yıl düzenlenen bir Fransız televizyon programıdır.

para
bread

When he had no money, he couldn't buy any bread. - Parası olmadığı zaman hiç ekmek alamazdı.

He had barely enough money to buy bread and milk. - Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.

para
rock

Tom and Mary have jumped together from Pulpit Rock with a parachute. It was a short but magical experience. - Tom ve Mary birlikte Pulpit Rock'tan paraşütle atladılar. Kısa ama büyülü bir deneyimdi.

para
kale
para
dust
para
money, cash, dough; (kâğıt) banknote; (madeni) coin; pecuniary
para
sugar
para
Chink
para
ducat
para
boodle
para
(a) para (one fortieth of a kuruş)
para
pecuniary
para
shekels

If you want to go to Israel, you need many shekels. Water costs only 0,50 ₪. - İsrail'e gitmek istiyorsan çok paraya ihtiyacın var. Su sadece 0,50 ₪.

para
pay dirt
para
(Hukuk) money, cash
para
Jack

My jacket has a secret pocket where I can hide money or other valuables. - Ceketimin para veya başka şeyler saklayabileceğim gizli bir cebi var.

With the money Jack won from his lawsuit, he should be able to live on easy street. - Jack davasından kazandığı parayla refah içinde yaşayabilmeli.

para
green

Green is the color of money. - Yeşil, paranın rengidir.

para
coffers
para
brass

The 5 yen coin is made from brass and the 10 yen coin is made from bronze. - 5 yen bozuk para pirinçten yapılır ve 10 yen bozuk para bronzdan yapılır.

The five yuan coins are brass, and the ten yuan coins are made out of bronze. - Beş yuan paralar pirinç, ve on yuan paralar bronz dışında yapılır.

para
purse

Tom stole some money from his mother's purse. - Tom annesinin çantasından biraz para çaldı.

Tom stole some money from Mary's purse. - Tom Mary'nin cüzdanından biraz para çaldı.

para
rhino
para
wherewithal
para
kale,kail
para
exchequer
para
coffer
para
effective
para
wampum
para
loot
para
kickback
a para
المفضلات