Why are you guys so angry?
- Siz beyler niçin öyle öfkelisiniz?
Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
- Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
She was somehow incensed against me.
- Her nedense bana karşı öfkeliydi.
Tom had never seen Mary so furious.
- Tom Mary'yi bu kadar öfkeli görmemişti.
The furious mob attacked the building.
- Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
Mike wore an indignant look.
- Mike öfkeli bir görüntü takındı.
She was indignant when I said she was lying.
- Yalan söylediğini söylediğimde o öfkeliydi.
You're not still sore, are you?
- Hâlâ öfkeli değilsin, değil mi?
Tom looked irritated.
- Tom öfkeli görünüyordu.
He's raging because his wish hasn't been granted.
- Onun isteği yerine getirilmediği için o öfkeli.
Her face was bright red with anger.
- Yüzü öfkeden kıpkırmızıydı.
We were shocked by the intensity of our mother's anger.
- Annemizin öfkesinin şiddetiyle şok olduk.
Her voice trembled with rage.
- Onun sesi öfkeden titriyordu.
The child is helpless in his rage.
- Çocuk öfkesinde çaresizdir.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
Tom's sadness quickly turned to fury.
- Tom'un üzüntüsü hızla öfkeye döndü.
Tom did his best to keep temper under control.
- Tom öfkeyi kontrol altında tutmak için elinden geleni yaptı.
Bob could not control his temper.
- Bob öfkesini kontrol edemedi.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
Tom stormed into his office and slammed the door.
- Tom ofisine öfkeyle girdi ve kapıyı çaptı.
A frown may express anger or displeasure.
- Kaş çatma öfke ya da hoşnutsuzluk ifade edebilir.
Sami was exasperated by Layla's behavior.
- Sami, Leyla'nın davranışlarından öfkelendi.