Tom is strikingly handsome.
- Tom çarpıcı biçimde yakışıklı.
There was a striking resemblance between them.
- Onlar arasında çarpıcı bir benzerlik vardı.
The situation has changed dramatically.
- Durum çarpıcı bir biçimde değişti.
By the end of the century, the earth will have experienced a dramatic increase in temperature.
- Yüzyılın sonuna gelindiğinde, dünya sıcaklıkta çarpıcı bir artış yaşamış olacak.
The building is absolutely stunning.
- Bina kesinlikle çarpıcı.
That dress looks stunning on her.
- O elbise onun üzerinde çarpıcı görünüyor.
I swear that it is true, or may lightning strike me down.
- Ben bunun doğru olduğuna yemin ederim ya da yıldırım beni çarpsın.
If we don't take the threat of meteor strikes seriously, we'll all die.
- Meteor çarpması tehdidini ciddiye almazsak hepimiz öleceğiz.
To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth.
- Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.
To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth.
- Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.
I just banged my head on something.
- Kafamı demin bir şeye çarptım.
Tom banged his head on a tree branch.
- Tom başını bir ağaç dalına çarptı.
The thief stubbed his toe on the door.
- Hırsız ayak parmağını kapıya çarparak incitti.
They bumped against each other.
- Onlar birbirleriyle çarpıştılar.
The truck bumped into our car.
- Kamyon arabamıza çarptı.
He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing.
- O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.
Tom closed his eyes and listened to the sound of the waves crashing on the beach.
- Tom gözlerini kapadı ve sahile çarpan dalgaların sesini dinledi.
Tom was admiring my new car at the time the truck crashed into it.
- Tom, kamyon yeni arabama çarptığı zaman ona hayran oluyordu.
The car crashed into the truck.
- Araba, kamyona çarptı.
3 multiplied by 5 is 15.
- 3, 5 ile çarpılırsa 15'tir.
The door frame is warped and the door won't close properly.
- Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.
I think videogames are warping our kids minds.
- Ben video oyunlarının çocuklarımızın kafalarını çarpıttığını düşünüyorum.