Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I'm busy, otherwise I'd accept your invitation.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I am busy; otherwise I would accept your invitation.
Evimiz yanıyor ve biz başka bir yere bakıyoruz.
- Our house is burning and we look elsewhere.
Arabamı başka bir yere park etmiş olmalıyım.
- I must have parked my car elsewhere.
Başka türlü yapamazdım.
- I could not have done otherwise.
Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
- I tried to convince Tom otherwise.
Bunun dışında, onun ekleyecek bir şeyi yoktu.
- Otherwise he had nothing to add.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Tom başka bir yerde gerekli.
- Tom is needed elsewhere.
Suçlama başka bir yerde yatıyor.
- The blame lies elsewhere.
Tom'un aklı başka yerde.
- Tom's mind is elsewhere.
Başka yerde bilgi aramaya karar verdi.
- He decided to seek information elsewhere.
Derhal git, yoksa geç kalacaksın.
- Go at once, otherwise you will be late.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
İşini başka yere götür.
- Take your business elsewhere.
Dizüstü bilgisayarımı burada bulamıyorum; onu başka yere koymuş olmalıyım.
- I can't find my notebook here; I must have put it elsewhere.