Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
 - Nakido is better than Twitter.
Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
 - A laptop is better than a desktop.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
 - If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Kendimi geliştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.
 - I'm prepared to do anything to better myself.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
 - I like coffee better than tea.
Ben kahveyi daha çok severim.
 - I like coffee better.
Dünyamızı daha iyi yapmak için çalışalım.
 - Let's try to make our world better.
Daha iyi yapmak zorundayız.
 - We've got to do better.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
 - No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
 - We know we can do better.
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
 - If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.
Nereye gidersen git evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
 - Wherever you may go, you will not find a better place than your home.
He quickly found Ali his better in the ring.