O, ona karışık sinyaller verdi.
- She gave him mixed signals.
Film karışık eleştiriler aldı.
- The film received mixed reviews.
Pirinç, bakır ve çinkodan oluşan bir alaşımdır.
- Brass is an alloy of copper and zinc.
Dökme demir, bir demir ve karbon alaşımıdır.
- Cast iron is an alloy of iron and carbon.
Karman çorman alıyorum.
- I'm getting all mixed up.
Bir kez daha karmaşık metaforlar kullanarak bir şarkı yazdı.
- Once again he wrote a song using mixed metaphors.
Tereyağı ve şekeri birlikte karıştırdı.
- She mixed the butter and sugar together.
Öğretmen bizim adlarımızı karıştırdı.
- The teacher mixed up our names.
Tamamen Asyalı gibi görünmesine rağmen Takahaşi'nin melez olduğunu duydum.
- Although Takahashi looks completely Asian, I've heard he's of mixed blood.
Their pleasure was alloyed with misfortune.