affectionate. teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- sevecen
Senin kedin çok sevecen değil, değil mi?
- Your cat isn't very affectionate, isn't he?
O çok sevecen bir baba.
- He is a very affectionate father.
- loving
- {s} sevgi gösteren
- affectionate
- {s} seven
- affectionate
- sevgisini gösteren
- affectionate
- sevgi dolu
Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.
- He sent me an affectionate letter.
O her zaman akrabalarına karşı çok sevgi doludur.
- She is always very affectionate with her relatives.
- affectionate
- sevgi gösteren
- affectionate
- şefkatli
O çok şefkatli bir baba.
- He's a very affectionate father.
Ailesine karşı çok şefkatliydi.
- He was very affectionate with his parents.
- loving
- {f} sev
Sevmekte sevilmekten daha fazla zevk vardır.
- There is more pleasure in loving than in being loved.
Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.
- It is pleasant to watch a loving old couple.
- loving
- sevgi dolu
Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.
- It is pleasant to watch a loving old couple.
Sevgi dolu bir ailem var.
- I have a loving family.
- loving
- aşk dolu
- loving
- seven
Seven bir kalp, tüm bilginin başlangıcıdır.
- A loving heart is the beginning of all knowledge.
Tom'un seven ebeveynleri vardı.
- Tom had loving parents.
- affectionate
- {s} müşfik
- affectionate
- {s} şefkâtli
Ailesine karşı çok şefkatliydi.
- He was very affectionate with his parents.
O çok şefkatli bir baba.
- He's a very affectionate father.
- loving
- sevgi ifade eden
- loving
- loving efkat
- loving
- iyilik
- loving
- {s} şefkâtli
Onun şefkatli bir ailesi var.
- She has a loving family.
Onun şefkatli bir ailesi vardı.
- He had a loving family.
- loving
- lovingly sevgilovingnesssevgi tavrı
- loving
- merhamet
- loving
- müşfik
- loving
- loviny cup iki kulplu büyük içki kâsesi
- loving
- lütuf
- loving
- mükafat olarak verilen kâse
