Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı .
- The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.
Dennis'in kaba davranışları yoktur.
- Dennis doesn't have rough manners.
Onun konuşma tarzını sevmedi.
- He did not like her manner of speech.
Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
- Her manner of speaking gets on my nerves.
Onun partideki tavırlarından memnun değilim.
- I am dissatisfied with his manners at the party.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
- His manners aren't those of a gentleman.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to speak with your mouth full.
Dolu ağzınla konuşmak terbiyesizlik olması gerekiyor.
- It's supposed to be bad manners to talk with your mouth full.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
- Who taught them table manners?
Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.
- I was appalled by her lack of good manners.