Bir üniversiteye girme hayatımın amacı değil.
 - Entering a university is not the purpose of my life.
Efsaneye göre bu ormanda bir zamanlar hayalatler varmış, o yüzden de insanlar girmezlermiş.
 - According to legend, those woods used to be haunted, so people would avoid entering.
Bugün giriş sınavına girmek zorundayım.
 - I have to take the entrance examination today.
Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
 - It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
Giriş kapısı kilitli olduğu için biz eve giremedik.
 - Because the entrance was locked, we couldn't enter the house.
Buraya girişiniz yasaklandı.
 - You are banned from entering this place.
Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.
 - I was simply entranced by the beauty of her face.
Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.
 - Tom was entranced by Mary's singing.