Almanca konuşmak istiyorum.
 - I want to speak German.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
 - It's not easy to speak English.
Doğruyu söylemek suç değildir.
 - Speaking the truth is not a crime.
Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
 - Generally speaking, boys can run faster than girls.
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
 - Frankly speaking, he is untrustworthy.
John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
 - John can't speak French well.
Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
 - The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
İletişim kurmak için bir anadil konuşuru gibi ses çıkarmak zorunda değilsin.
 - You don't have to sound like a native speaker in order to communicate.
Altı dil konuşabilmekle böbürlenir.
 - He boasts that he can speak six languages.
İsviçrelilerin çoğunluğu üç ya da dört dil konuşabilmektedir.
 - The majority of the Swiss can speak three or four languages.
Bir dili tamamen bilmek o dili konuşan insanları tamamen bilmek anlamına gelir.
 - Knowing a language fully means knowing fully the people who speak that language.
Tom Fransızca konuşabilip konuşamayacağımı bilmek istedi.
 - Tom wanted to know if I could speak French.