Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
 - Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
 - Phone robbery thwarted in unusual manner.
Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
 - Dr. Jackson has a good bedside manner.
Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.
 - Tom can't put up with Mary's bad manners any longer.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
 - I don't like her manner.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
 - Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Onun partideki tavırlarından memnun değilim.
 - I am dissatisfied with his manners at the party.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
 - His manners aren't those of a gentleman.
Dolu ağzınla konuşmak terbiyesizlik olması gerekiyor.
 - It's supposed to be bad manners to talk with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
 - It's bad manners to speak with your mouth full.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
 - I don't like her manner.
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
 - Who taught them table manners?
Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım!
 - I'm going to have to teach you all some manners!