I don't see it as a contradiction.
- Ben onu bir çelişki olarak görmüyorum.
Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction.
- Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.
Tom had conflicting feelings.
- Tom'un çelişkili duyguları vardı.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.