çantalı

listen to the pronunciation of çantalı
Türkçe - İngilizce
handbag
Figuratively, to hit with a handbag; to attack verbally or subject to criticism (used originally of Margaret Thatcher)
A handbag is a small bag which a woman uses to carry things such as her money and keys in when she goes out
a bag used for carrying money and small personal items or accessories (especially by women); "she reached into her bag and found a comb"
A small bag used by women (or sometimes by men) for carrying various small personal items
{f} be a assaulted by a woman
{i} woman's purse, small bag; small light traveling bag carried by hand, carryon
çanta
bag

I helped carry those bags. - Şu çantaları taşımaya yardım ettim.

He attached a label to the bag. - Çantaya bir etiket iliştirdi.

çanta
case

The pencil case is on the table. - Kalem çantası masanın üzerinde.

Tom was carrying a duffel bag and a guitar case. - Tom bir spor çantası ve bir gitar çantası taşıyordu.

çanta
{i} briefcase

My briefcase is full of papers. - Evrak çantam kağıtlarla doludur.

I mean... my life, Dima said. Anyway, there's 3,000,000 BYR in this briefcase. - Dima; Hayatımın anlamı... dedi. Nasıl olursa olsun bu evrak çantasında 3 milyon Belarus Rublesi var.

çanta
{i} handbag

She had her handbag stolen. - O el çantasını çaldırdı.

Jane has five handbags. - Jane'in beş el çantası vardır.

çanta
satchel

Where is my satchel? It's on the chair. - Omuz çantam nerede? Sandalyenin üstünde.

çanta
book bag
çanta
burlap bag
çanta
haversack
çanta
handbags
çanta
bag of
çanta
(woman's) purse, handbag, or shoulder bag
çanta
briefcase, attaché case
çanta
carry-on bag, carry-on, traveling bag, valise; garment bag, suit bag, hanger case
çanta
purse

This is the same purse that I lost a week ago. - Bu, bir hafta önce kaybettiğim aynı çanta.

He stole my purse from me. - O, benden çantamı çaldı.

çanta
knapsack, rucksack; haversack
çanta
(plastik veya kâğıt) carrierbag
çanta
game bag
çanta
change purse
çanta
suitcase

Keep an eye on my suitcase while I buy my ticket. - Biletimi alırken çantama göz kulak ol.

Although Eri's suitcase looks heavy, it's actually very light. - Eri'nin çantası ağır gözükmesine rağmen, aslında oldukça hafiftir.

çanta
(Konuşma Dili) plastic bag or sack (with handles); plastic shopping bag
çanta
bag; case
çanta
catchall
çanta
carryall
Türkçe - Türkçe
Çantası olan
çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap: "Yanından hiç ayırmadığı çantasında bir kütüphane bulursunuz."- Y. Z. Ortaç
çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap
çantalı