çürütmek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- corrupt
- disprove
- to rebut, refute (another's argument)
- cause to rot
- rot
- molder
- contuse
- stultify
- explode
- corrode
- (tez) pick to pieces
- confute
- refute
The scientific truth of evolution is so overwhelmingly established, that it is virtually impossible to refute.
- Evrimin bilimsel gerçeği o kadar büyük bir çoğunlukla kuruldu ki onu çürütmek neredeyse imkansızdır.
I don't want to refute this outworn idea.
- Bu çağ dışı fikri çürütmek istemiyorum.
- decompose
- controvert
- to make (something) decay
- canker
- rebut
- to decay, to rot, to putrefy, to decompose; to bruise, to contuse; to refute, to explode, to disprove, to rebut
- moulder
- disproof
- to season, age (meat)
- putrefy
- decay
- debunk
- bruise
- negate
- fret
- eat into sth
- perish
- invalidate
- confuting
- mortify
- dirsek çürütmek
- study hard
- tezi çürütmek
- (Konuşma Dili) cut down
- çürütme
- (Denizbilim) digestion
- çürütme
- (Askeri) rot
- çürü
- putrefy
- çürü
- {f} rotten
I smell something rotten.
- Çürük bir şeyin kokusunu alıyorum.
This food smells rotten.
- Bu gıda çürük kokuyor.
- çürü
- rott
- çürü
- {f} rot
He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion.
- O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.
These oranges have rotted.
- Bu portakallar çürüdü.
- çürü
- molder
- çürü
- become putrid
- çürü
- {f} blighted
- çürü
- go bad
- çürü
- {f} rotting
A stench emanated from the rotting corpses.
- Çürüyen cesetlerden pis bir koku yayıldı.
He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion.
- O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.
- çürütme
- corrosion
- çürütme
- rebuttal
- çürütme
- refutation
- çürütme
- {i} confuting
- çürütme
- {i} refuting
- çürütme
- disproof
- berelemek, ezmek, çürütmek
- to bruise, crush, decay to
- dirsek çürütmek
- to study long and hard
- dirsek çürütmek
- to study hard
- minder çürütmek
- 1. to sit on one's duff doing nothing; to be a bench warmer. 2. to outstay one's welcome, act as if one's never going to leave. 3. to spend years working at a desk, be deskbound for years
- çürü
- {f} blight
- çürü
- moulder
- çürü
- (Biyoloji) decay
Fruits decay in the sun.
- Meyveler güneşte çürür.
Salt helps to preserve food from decay.
- Tuz yiyeceği çürümekten korumak için yardımcı olur.
- çürütme
- decay
- çürütme
- confutation
- çürütme
- decomposition
- çürütme
- decay, corrosion
- çürütme
- rebuttal, refutation
- çürütme
- rebutment
- ömür çürütmek
- to expend or waste a vast amount of time and energy
- ömür çürütmek
- to waste one's life