], that is, of a certain man named claudio

listen to the pronunciation of ], that is, of a certain man named claudio
İngilizce - Türkçe

], that is, of a certain man named claudio teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

one
bir

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that one is better.

Birini tanıyorum da ötekini değil. - I know one of them but not the other.

one
{i} tek

Bir, üç ve beş tek sayılardır. - One, three, and five are odd numbers.

Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir. - Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.

one
{i} biri

Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir. - Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.

Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek. - One of my dreams is to learn Icelandic.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez. - One won’t hear much music in that pub.

Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir. - The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.

one
{i} kimse

Hiç kimse beni anlamıyor. - No one understands me.

Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor. - No one wants to listen to my opinions.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Çantam çok eski. Yeni bir tane almalıyım. - My bag is too old. I must buy a new one.

Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım. - I lost my watch, so I have to buy one.

one
aynı

İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir. - If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary.

Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum. - You are not the only one responsible for it, I am too.

one
her biri

Her biri bin dolar ödedi. - Each person paid one thousand dollars.

Onların her birine bin yen verdim. - I gave them one thousand yen each.

one
one another birbirlerini
one
adam

Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır. - In the country of the blind, the one-eyed man is king.

Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü. - Dima slept with 25 men in one night and then killed them.

one
kişi

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for a man, one giant leap for mankind.

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for man, one giant leap for mankind.

one
one and sixpence eski
İngilizce - İngilizce
one
], that is, of a certain man named claudio