Pazarın daha zengin sektörü için çok sayıda firma yarışıyor.
- Many firms are competing for the wealthier segment of the market.
İş için bu firmaya başvuruda bulunacağım.
- I will make an application to that firm for employment.
O kolunu sıkıca kavradı.
- He clutched her arm firmly.
Sıkı bir tokalaşmayla ayrıldılar.
- They parted with a firm handshake.
Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.
- Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.
Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
Şirketin iflas edeceği hakkında dolaşan bir söylenti var.
- There's a rumor in the air that the firm is going into bankruptcy.
Armonk, New York'ta bulunan IBM Şirketi dünyanın en büyük bilgisayar firmasıdır.
- International Business Machines Corporation, based in Armonk, New York, is the world's largest computer firm.
Sıkı bir tokalaşmayla ayrıldılar.
- They parted with a firm handshake.
O büyük bir firma tarafından bir katib olarak alınmıştır.
- He was taken on by a large firm as a clerk.
Onun sağlam bir inancı var.
- He has a firm belief.
Onun Allah'a inancı çok sağlam.
- Her belief in God is very firm.
O, elimi sıkıca tuttu ve bıraktı.
- He held my hand firmly and left.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
- She pressed her lips firmly together.
İlk kez, onunla pek sıkı değildi.
- The first time, she wasn't very firm with him.
Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
- I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
- Jefferson believed firmly in the value of education.
Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
- I'm firmly opposed to this.
Senin sıranın geleceğinden eminim.
- I firmly believe that your time will come.
Bizim dostluğumuz güçlü kaldı.
- Our friendship remained firm.
Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.
- Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.
Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.
- He took charge of the firm after his father's death.
Sıkı bir tokalaşmayla ayrıldılar.
- They parted with a firm handshake.
Tom'un sağlam bir el sıkışması var.
- Tom has a good firm handshake.
Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
- Jefferson believed firmly in the value of education.
Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
- I'm firmly opposed to corporal punishment.
Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
- I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
O, kolumu sımsıkı tuttu.
- She held my arm firmly.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
- She pressed her lips firmly together.
O, dalı sıkıca tuttu.
- He held on firmly to the branch.
Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
Çinli firmalar dünya pazarını ele geçirme arayışına girdi.
- Chinese firms have embarked on a quest to conquer the world market.
Can we firm up plans for the barbecue Sunday?.
He hopes to firm up his biceps a bit before meeting the girls.
She corrected him firmly but gently.
... firm or that firm fades from the scene? ...
... a car firm was going two of the three thousand euros of a new car ...