Ben biraz İngilizce öğreniyorum.
- I am learning a little English.
Ben biraz Japonca konuşuyorum.
- I speak a little Japanese.
Kanepede azıcık kestir.
- Take a little nap on the couch.
Tom azıcık erken geldi.
- Tom was a little early.
Pastadan bir parça al.
- Have a little of this cake.
Tom pastanın bir parçasını aldı.
- Tom got a little pie.
Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
- You may be right, but we have a slightly different opinion.
Tom hakkında çok az endişeliyim.
- I'm slightly worried about Tom.
Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.
- There was only a little milk left in the bottle.
Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.
- My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's.
Tom bir saatten biraz fazla bir süredir bekliyor.
- Tom has been waiting for slightly over an hour.
Büyükannem biraz ağır işitir. Yani hafifçe sağırdır.
- My grandmother is hard of hearing. In other words she is slightly deaf.
Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
- She stood silently, her head tilted slightly to one side.