Seni şaşırtmak istemedim.
- I didn't mean to surprise you.
Tom'u şaşırtmak zordur.
- It's hard to surprise Tom.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a lovely surprise!
Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.
- To our great surprise, he suddenly resigned.
Sana hayret ediyorum.
- I'm surprised at you.
Tom herhangi biri kadar hayret etti.
- Tom was as surprised as anyone.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Onun sessizliği beni şaşırttı.
- Her silence surprised me.
Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
- Our army took the kingdom by surprise.
Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
- In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
Ona sürpriz yapmak istiyorum.
- I want to surprise him.
Sizden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.
- Receiving a gift from you was an unexpected surprise.
Ne beklenmedik bir sürpriz!
- What an unexpected surprise!
John, bir şey söyleyemeyecek kadar çok şaşırmıştı.
- John was too surprised to say anything.
Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.
- Surprisingly enough, he turned out to be a thief.
Onun düğünü hakkında bir şey duymamış olman şaşırtıcı.
- It's surprising that you haven't heard anything about her wedding.
Yöntemim şaşırtıcı şekilde basit, ama etkisi büyük.
- My method is surprisingly simple, but the impact is big.
Tom şaşırtıcı şekilde güçlü.
- Tom is surprisingly strong.
Tom sürpriz bir karar aldı.
- Tom made a surprising decision.
Öğretmenin tarafından azarlanman sürpriz değil.
- It is not surprising that you should be scolded by your teacher.
Şaşırtıcı bir şekilde kendimi çok güvende hissettim.
- Surprisingly, I felt very safe.
Şaşırtıcı bir şekilde, soğuk günlerde bile yüzer.
- Surprisingly, he swims even on cold days.
Habere şaşırmaktan kendilerini alamadılar.
- They couldn't help being surprised at the news.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Onun sözleri beni şaşırttı.
- His words surprised me.
Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.
- Surprisingly enough, he turned out to be a thief.
Karının itiraz etmesi şaşırtıcı.
- It is surprising that your wife should object.
Neden bu kadar şaşkınsın?
- Why are you so surprised?
Kimse benden daha şaşkın değildi.
- No one was more surprised than me.
Şaşırtıcı biçimde, şarkı söylemede iyiydi.
- Surprisingly, he was good at singing.
Tom'un Fransızcası şaşırtıcı biçimde iyiydi.
- Tom's French was surprisingly good.
The surprise attack was devastating.
Imagine my surprise on learning I owed twice as much as I thought I did.
He doesn't surprise easily.
It surprises me that I owe twice as much as I thought I did.
It was a surprise to find out I owed twice as much as I thought I did.
He doesn't know that I'm in the country - I thought I'd turn up at his house and surprise him.
A surprising number of people attended the rally.
Their prices are surprisingly cheaper than their rivals.
... Speak Now tour. Very famously, you've had some really cool surprise duets. And you do ...
... Now, it's no surprise that mobile devices are ...